ERON AV ve SÜS HAYVANLARI ÇİFTLİĞİ - ERON GAMEBIRDS and ORNAMENTAL BIRDS' FARM - Sülün, Pheasant, Keklik, Partridge, Bıldırcın, Quail, Turaç, Francolin, Tavuskuşu, Peafowl, Ördek, Kaz, Kuğu, Duck, Geese, Swan
Eron Av ve Süs Hayvanları Çiftliği
Kamil ve Müjgan Eron

Locations of visitors to this page
Doğu Friz Koyunları - Bilgi

Bu koyun ırkına Marş koyunu adı da verilir. Almanya’nın kuzey kısımlarında Marş adı verilen kuvvetli toprak ve bol otlu kıyı bölgelerinde yetiştirilir ve bu bakımdan nemli serin deniz iklimine uymuş bir ırk olarak kabul edilir. Kurak ve Soğuk yayla iklimine karşı belirli derecede duyarlı olduklarından, arzu edildiği halde, yayılma alanları pek fazla genişliyememiştir.

Doğu Friz koyunu, kısa kuyruklu koyunlar grubuna girer. En önemli ırk özellikleri bol süt vermesi ve bir batında fazla kuzu doğurmasıdır. Geniş sürü hayvanı değildir. Çoğunlukla 3-5 ve bazen de 8 - 10 başlık ev sürüleri halinde beslenirler. Et verimi ve et kalitesi iyidir. Yapağısı orta kalite ve kuvvetli yapağı sayılır.

Doğu Friz koyunlarının vücudu ve başı beyaz renklidir. Bazen başta siyah ve kahverengi lekeler bulunur. Baş profili koçbaştır. Kulakları uzunca ve yatay durumdadır. Yüksek bacaklı, nispeten ince kemik yapılı olan Doğu Friz, koyunlarında karın iyi gelişmiş, göğüs yeter uzunluktadır. Kas gelişimi etçi ırklarda olduğu gibi iyi değildir. Konstitüsyonu süt tipine uygundur. Kuyruk kısa ve üzeri sert kıllarla örtülüdür. Oldukça iri hayvanlardır. Canlı ağırlık. koyunlarda 80 - 90 kg. koçlarda 100-120 kg.’dır.

Doğu Friz koyunu nispeten erken gelişir ve döl verme kabiliyeti yüksektir. İkiz kuzulama olağandır ve oranı çok yüksektir. Üçüz, dördüz ve beşiz doğuranlar da vardır. Süt verimleri, bakım ve besleme, yetiştirmenin teknik düzeyine göre değişmekle birlikle ortalama 500 kg.’dır. Kimi rekortmen koyunlarda 1000-1400 kg süt verimi görülmüştür. Elden yoğun yemleme yapıldığında bir çeşit süt ineği gibi yetiştirilmektedir. Ayrıca bütün yıl otlakça dolaştırılırlar. Yapağı verimleri ortalama 3-5 kg. kadar olup, sortiman 48’S (D) kabul edilir.

Doğu Friz koyunları son yıllarda kimi Akdeniz. ülkelerine götürülmüş ve üzerinde adaptasyon denemeleri yürütülmeye başlanmıştır.

Türkiye’ye başlangıçta küçük partiler halinde bir miktar Doğu Friz koyunu getirilmiş, ancak bunların saf yetiştirilmesinde başarı sağlanamamıştır. Daha sonra bu ırktan ıslah amacıyla yararlanılması düşünülmüş ve Tahirova Tarım lşletmesi’nde Kıvırcıklarla bir melezleme çalışmasına başlanılmıştır. Ege Universitesi Ziraat Fakültesi’nce yürütülen ilk çalışmada elde edilen sonuçlara göre Doğu Friz ile Kıvırcık arasında melezlemede tam bir uyum vardır ve birinci geriye melez aşamasında döllerin kendi aralarında çiftleştirilmeleri ve seleksiyonuyla elde edilen tiplerin Güney Marmara koşullarında yaşayıp çoğalabileceği görülmüştür. Tahirova adı verilen bu tip, koyun yetiştiricileri arasında büyük ilgi görmüştür, dahası başka yeni koyun tiplerin oluşturulmasında da rol oynamaktadır.

IRK ÖZELLİKLERİ


* Beyaz veya siyah renktedirler.(Safkan siyah koyunlar Almanya da 500 adet kalmıştır.)

* İri ve güçlü yapılıdır.
* Erkek ve dişileri boynuzsuzdur.
* Pembe burunludur.
* Baş ve bacaklar yünsüzdür.
* Kulaklar büyük ve öne doğru düşüktür.
* En belirgin özelliği uzun ve tüysüz bir kuyruğa sahip olmalarıdır. (Sıçan kuyruğu tipinde)
* İri meme yapılıdır.
* Çoklu doğum özelliği. (Genelde üçüz doğum.)
* Genelde 12. ayında doğum yapmış olur.
* Diğer et ve süt ırkları ile melezlemeye uygundur. Çoklu doğum özelliğini iyi aktarabilir.
* Annelik içgüdüsü iyidir.

Doğu Friz Koçu

Doğu Friz Koyunu

Pratik Koyun Yetiştiriciliği
KOYUNCULUĞUN EKONOMİMİZDEKİ YERİ

Yurdumuzda 1998 yılı Devlet İstatistik Enstitüsü Verilerine Göre 11.031.000 baş sığır, 29.435.000 baş koyun ve 8.057.000 baş keçi mevcudu vardır. Bu hayvan varlığı ile Dünyanın sayılı Ülkeleri arasında yer almamıza rağmen hayvansal ürünler bakımından hala gerilerde yer almaktayız. Fert başına tüketilen et, süt ve yumurta gibi hayvansal ürün miktarları da yeterli düzeyde değildir.
Bu hayvan varlığı içerisinde büyük bir yer tutan koyun varlığımız ne yazık ki her geçen gün hızla azalmakta, verim yönünden de ileri bir adım atılamamaktadır. Meralar hızla azalmakta ve tarım alanlarına dönüşmektedir. Tarım alanları ise yerini hızla yerleşim alanlarına veya çeşitli sanayi alanlarına bırakmaktadır. Dolayısıyla hayvancılık ve özellikle koyunculuk ekime elverişli olmayan dağlık ya da çorak bölgelere doğru kaymakta ve lokalize olmaktadır.
Uzun yıllardan beri eti, sütü, yapağısı ve derisi ile insanların en önemli ihtiyaçlarını karşılayan koyunlar Dünyanın her yerinde yetiştirildiği gibi Ülkemizde de hemen her yerde yetiştirilmektedir. Kısa zamanda nakit paraya çevrilebilmesi nedeniyle tarımın bir sigortası gibidir. Bu nedenle sadece zirai üretimle uğraşan işletmeler dahi ellerinde az sayıda da olsa koyun bulundurmaktadırlar.
Koyunlar kanaatkar hayvanlar olup, yılın çoğu zamanlarında mera ile yetinirler ve ek bir yemleme istemezler. koyunlar dudak yapıları nedeniyle diğer hayvanların faydalanamayacağı meralarda dahi otlarlar. Meralardaki kısa ve kuru otları, tarla kenarlarındaki yeşillikleri, anızları ve pancar yapraklarını da en iyi şekilde değerlendirirler. Zaten Yurdumuzun çoğu meraları, iklim yapısı ve ekonomik şartları da ancak koyunculuk yapmaya elverişlidir. Çünkü çoğu meralarımız kısa otlu ve zayıf meralardır.
Ülkemizde koyunculuğun büyük bir çoğunluğu Köy ve Mezralarda yapılmaktadır. Koyunculuğun her geçen gün azalması başlıca 5 sebebe bağlanabilir.

Meraların hızla azalması,
Koyun etine olan talebin azalması,
Köylerde genç nüfusun azalması nedeniyle çoban bulunamaması,
Yapağının değerinde satılamaması,
Koyun hızsızlığının artması.
Bütün bu olumsuz şartlara rağmen koyunların yılın büyük bir kısmını merada otlayarak geçirmesi nedeniyle koyunculuk yine de ekonomik bir değer taşır ve yetiştiriciye bir gelir kaynağıdır. Hele et, süt ve yapağının yılın muhtelif zamanlarında kolayca paraya çevrilebilmesi yetiştiricinin nakit açığını karşılaması bakımından önemlidir. Bu nedenle de koyunculuk yetiştiricilerin vazgeçilmez uğraş alanlarından biri olmaya devam etmektedir.
Koyunların başlıca verimleri; döl verimi, et verimi, yapağı verimi, süt verimi, deri verimi ve gübre verimi olarak sayılabilir.

KOYUNCULUK NASIL YAPILMALIDIR

Koyunculuk yetiştiriciye çok para kazandıran bir hayvancılık dalı değildir. Ancak yapılan işler günün şartlarına göre yönlendirilirse ekonomik olarak yeterli düzeyde tutulabilir.
Koyun yetiştiriciliği tek bir verim hedef alınarak yapılmamalıdır. Hedefte mutlaka iki veya daha fazla verim gözetilmelidir. Örneğin koyun sadece sütü için yetiştirilmemeli, süt verimi yanında yapağı verimi veya et verimi de dikkate alınmalıdır. Koyun yetiştiricileri şu hususları göz önünde bulundurmalıdırlar.

Hangi şartlarda koyunculuk yapılacaktır ?
Hangi ırklarla koyunculuk yapılacaktır ?
Hangi verimler ön planda tutulacaktır ?
Nasıl bir yetiştirme metodu uygulanacaktır ?
Sürüdeki hayvan sayısı ne olacaktır ?
Bu soruların cevapları büyük ölçüde yetiştiricinin temin edebileceği kaba ve kesif yemlerin cins ve miktarlarına, ağıl kapasitelerine, yetiştireceği koyun ırkının mevcut imkan ve çevre şartlarına uyum derecesine, çoban teminine, elde etmeyi düşündüğü gelir miktarına bağlıdır. Eğer yetiştirici başarılı olmak istiyorsa bu soruların cevaplarını bulmalı ve ondan sonra işe başlamalıdır. Hatta bu soruları kendi kendine zaman zaman yeniden sormalıdır.

KOYUNCULUĞUN YAPILMA ŞARTLARI

Koyunculuk meraya dayalı bir hayvancılık kolu olduğundan koyunculuğun yapılabilmesi için ilk şart mera olmasıdır. Meralar çok sayıda bitki florasına sahip olmalı, hayvanların rahatça dolaşacağı şekilde düz ya da az eğimli olmalı, dik ve kayalık olmamalıdır. Meranın büyüklüğüne göre hayvan olmalı ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.


Koyunculuk yapabilmek için ikinci şart hayvanlara verilecek kaba yemin tamamını veya büyük bir kısmını, kesif yem maddelerinin ise bir kısmını temin edebilecek, ekilip biçilebilen arazinin olmasıdır. Kaba yemini kendi arazisinde temin eden bir yetiştiricinin karlılığı artacaktır. Ayrıca tarlalarda hububat hasadından sonra kalan anızlarda da koyunlar otlatılarak meraların bir süre dinlenmesi sağlanacak, meralarda aşırı otlatma bir ölçüde de olsa önlenmiş olacaktır. Hayvanlara verilecek kaba ve kesif yemler kıştan önce mutlaka temin edilmeli ve stoklanmalıdır.
Koyunculuk yapabilmenin üçüncü şartı yeterli kapasitede ağıl olmasıdır. Hayvan başına yeterli taban alanı ve havalandırması olmayan ağıllarda barındırılacak hayvanlar ne kadar iyi ırktan olurlarsa olsunlar ve ne kadar iyi beslenirlerse beslensinler beklenen verimi vermezler. Ağıllarda her koç için 1.5 - 2.0 metre kare, her koyun için kuzusu da dikkate alınarak 1.25 - 1.5 metre kare ve her toklu için 0.8 - 1.0 metre kare taban alanı gereklidir. Ağılın yüksekliği 200 başlık ağıllarda 3.0 - 3.5 metre, 500 başlık ağırlarda 3.5 - 4.0 metre olmalı ve her hayvan için 3.0 ve 4.0 metre küp hava hesap edilmelidir. Ağıllarda bulunacak pencereler taban alanının 1/12’ si kadar olmalı, pencereler tavana doğru açılmalı ve geriye vasistaslı olmalıdır. Ayrıca tavanda havalandırma bacaları olmalıdır. Ağılların altları kolayca temizlenmeye elverişli olmalı, taban ve duvarlar bit, pire ve kene gibi dış parazitlerin kolayca yerleşmesine imkan vermemelidir. Ağılların tabanında kışın biriken gübreler ilkbaharda temizlenmeli, yazın ise sık aralıklarla süpürülmelidir. Ağılların kapıları hayvanların rahatça girip çıkacağı şekilde geniş ve çatal kapı olmalıdır.


Koyunculuğun dördüncü şartı bakıcılardır. Çoban diye adlandırdığımız bakıcılar hayvana gereken ilgiyi göstermez, koyunu otlatma şeklini bilmezse sürüyü meraya aç götürür, susuz geri getirir. Çobanların koyunu bilmesi, merayı tanıması, çoban köpeklerine sözünü dinletmesi gereklidir. Çobanların koyunun hangi saatlerde otlayacağını bilmesi ve merada otlatma saatlerini ona göre düzenlemesi, sıcak mevsimlerde öğlen saatlerinde sürüyü gölgeliklerde istirahata alması gereklidir.


KOYUNLARDA VERİMLER

Koyunların başlıca verimleri döl verimi, et verimi, yapağı verimi, süt verimi, deri verimi ve gübre verimi olarak sayılabilir.

DÖLVERİMİ

Döl verimi koyunculuğun devamını sağlayan önemli bir verimdir. Döl verimini artırmak için ikizliğin veya üçüzlüğün artırılması çalışmaları yanında bir yılda 2 kez veya iki yılda 3 kez yavru alınması çalışmaları ve araştırmaları yapılmaktadır. Üstün verimli koyunlarda bir yılda birden çok yavru alınması için embriyo transferi çalışmaları da yapılmaktadır.

ET VERİMİ

Koyun eti tüketimi özellikle büyük şehirlerde azalmakta, yağsız et olan sığır etine veya beyaz et olan tavuk ve balık etine yönelim olmaktadır. Ancak nüfusumuzun büyük bir kısmını teşkil eden köy, kasaba ve küçük yerleşim birimlerinde koyun eti tüketimi fazladır. Özellikle kurban bayramında kesilen kurbanların büyük bir kısmını koyun teşkil etmektedir. Kurban bayramında 2-3 milyon baş koyun kesildiği tahmin edilmektedir. Buda azımsanmayacak bir rakamdır ve yıllık koyun eti tüketimini önemli ölçüde artırmaktadır. Koyun eti tüketimini artıran bir başka önemli etkende adaklardır.
Koyun mevcudumuzun % 82’sini teşkil eden Akkaraman, Morkaraman, Dağlıç ve İvesi gibi yağlı kuyruklu koyunların kuyruk yağıda büyük bir yekün tutmaktadır. Alışkanlıklar hızla değiştiğinden kuyruk yağı tüketimi de azalmakta ve kuyruk yağları çoğu defa zayi edilmektedir. tüketiciler canlı koyun alırken küçük kuyruklu olanlarını tercih etmeye, kasaptan koyun eti alırken kuyruk yağı istememeye başlamışlardır. Bu nedenle kuyruk yağını azaltıcı melezleme çalışmalarına hız verilmeli, damızlık hayvan seçerken küçük kuyruklu olanlar seçilmelidir.

YAPAĞI VERİMİ

Koyunlarımızın % 97 gibi büyük bir kısmını yerli koyunlar teşkil ettiklerinden koyunlarımızın yapağı verimleri düşük olup, fert başına 1,5 kg civarındadır ve elde edilen bu yapağılar kalın ve kaba yapağılar olup, dokuma sanayinde kullanılamamaktadırlar. Bu yapağılar ancak halı, kilim ve keçe imalinde kullanılmakta ve yataklık olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle sanayide kullanılan ince yapağılar gibi ihraç edilememekte ve iyi fiyata satılamamaktadırlar. Yapağı kalitesini artırmak için başlatılan merinoslaştırma çalışmalarına yeniden hız kazandırılmalıdır.

SÜT VERİMİ

Koyun sütünden elde edilen yağ, yoğurt ve peynir gibi süt ürünleri halkımız tarafından tercih edilmekte ve sevilerek yenilmektedir. Bu nedenle de koyunların büyük bir kısmı sağılmaktadır. Ancak koyunlarda sağımın güçlüğü ve zaman alması iş gücü kaybına sebep olmakta, sağım daha çok aile işletmelerinde yapılmaktadır. İvesi ve sakız gibi yüksek süt verimli koyun ırklarımızın ıslah edilmesi gereklidir. Diğer koyun ırklarımızda da süt verimini artırıcı melezleme çalışmaları yapılmalıdır.

DERİ VERİMİ

Koyun derileri yeteri kadar değerlendirilememekte, mezbaha dışı kesilen hayvanların derileri dikkatsiz yüzüm nedeniyle yaralanmakta, yeterince tuzlanıp iyi muhafaza edilememekte ve zamanında işleme yerlerine ulaştırılamadığından zayi olmaktadır. Deri zayiatının önlenmesi için mezbahalarda kesim tercih edilmelidir. Ancak koyunlarda mezbaha dışı kesimin daha fazla olduğunu söylemek mümkündür.

GÜBRE VERİMİ

Koyunlar yılda ortalama 700 kg gübre çıkarırlar. Ancak koyunlar yılın büyük bir bölümünü merada geçirdiklerinden toplanan gübre fazla değildir. Kış mevsiminde ağılda kaldıkları sürece gübreleri toplanır, bu da çoğu zaman ısınmak için yakılarak değerlendirilir. Zira bütün kış ağılın tabanında biriken, hayvanlarca çiğnenen, baharda çıkarılan ve kemre diye bilinen bu koyun gübresinin kalori değeri yüksektir. Oysa koyun gübresi özellikle bahçelerde ve parkların yeşillendirilmesinde aranan bir gübredir. Yakıt olarak değerlendirilmesi önlenmeli, tabi gübre olarak tarlalarda ve bahçelerde kullanılmalıdır.

NASIL BİR YETİŞTİRME YAPMALIYIZ ?

Yurdumuzda koyunculuk babadan oğula geçen bir yetiştirme şekli olarak devam etmektedir. Ancak son yıllarda koyun besiciliği yapanlar çoğalmaktadır. Koyun yetiştiricileri genel olarak 4 gruba ayrılırlar.

Mera koyunculuğu yapanlar,
Çiftlik koyunculuğu yapanlar,
Koyun besiciliği yapanlar,
Damızlık yetiştiriciliği yapanlar.
Koyunculuğumuzun % 90’ ı meraya dayalıdır. Kışın kar meraları kapamadıkça veya şiddetli yağmur ve fırtına olmadıkça koyunlar gıdalarını meradan temin ederler. Koyunlar zaten bir mera hayvanıdırlar. Kârlı bir koyunculuk meralardan azami faydalanma ile olur. Sağlıklı bir yetiştirme içinde meralar gereklidir. Ağılda kapalı ortamda ancak kısa süreli kasaplık koyun besisi yapılmalıdır. Meranın büyüklüğü, flora zenginliği ve kalitesi sürü büyüklüğünün tesbitinde baş rolü oynar. İyi meralarda kuzu besisi de yapılır.
Çiftlik koyunculuğunda sürüler küçüktür. Sürü büyüklüğü yem hammaddeleri ve kaba yem üretimi ile sınırlıdır. Koyunlar otlamayı nadas alanlarında ve anızlarda yaparlar. Yılın çoğu zamanlarında hayvanları yemlemek gereklidir.
Koyun besiciliği büyük ölçüde yem üretimine bağlı olduğundan yemin kolay temin edildiği ve ucuz olduğu bölgelerde yapılmaktadır. Besiciler mera koyunculuğu yapan işletmelerden satın aldıkları koyun ve kuzuları besiye alırlar, yemi ise genellikle kendi imkanlarıyla yapmaya çalışırlar.
Damızlık işletmeleri özel damızlık yetiştiren işletmelerdir. Ancak ülkemizde henüz pedigrili ve kayıtlı damızlık işletmesi yoktur. Koyun yetiştiricileri damızlıklarını kendileri yetiştirmektedirler.
Koyun yetiştiricileri kendi şartlarına göre hangi yetiştirme sisteminin uygun olduğuna, buna göre hangi yetiştirme sistemini uygulayacağına kendisi karar vermelidir.

KOYUN YETİŞTİRME METODLARI

Koyun yetiştirmede 2 metod uygulanır.

Saf yetiştirme,
Melezleme.
Saf yetiştirme aynı ırkın geliştirilmesi ve ırk özelliklerinin artırılması için yapılır. Örneğin iyi vasıflı Akkaraman koyunlar çiftleştirilerek iyi vasıflı Akkaraman döller elde edilir. Saf yetiştirmede ana-baba bir döller arasında çiftleştirme uzun süre devam ettirilirse kan yakınlığı doğar. Kan yakınlığının üstün vasıflı hayvanların döllerinin elde devamlı tutulması ve dışarıdan damızlık teminine ihtiyaç duyulmaması gibi avantajlarının yanında ileri derecede kan yakınlığında ölü ve sakat doğumların artması gibi mahsurları da vardır. Saf yetiştirmede kan yakınlığını önlemek için 4-5 yılda bir aynı ırktaki bir başka sürüden koçlar alınarak kan tazelemesi yapılmalıdır.
Melezleme iki ayrı ırkın çiftleştirilerek ya yeni bir ırk geliştirmek, ya da üstün verimli ırkın özelliklerini düşük verimli ırka aktarmak suretiyle yapılır. Örneğin Merinos koçlar ile Akkaraman koyunlar çiftleştirilerek melez yavrular elde edilir. Bu melez yavrular yeniden Merinos koça verilerek Merinosların et ve yapağı verimleri melez yavrulara aktarılmış olunur.

SÜRÜ BÜYÜKLÜĞÜ

Yetiştiriciler mera kapasitesi, kaba ve kesif yem temini, ağıl kapasitesi, yetiştireceği koyunun ırkı ve çoban gibi faktörleri dikkate alarak elde tutacakları sürünün büyüklüğünü hesap etmelidirler.

DAMIZLIK SEÇİMİ

Damızlık seçiminde şu hususları göz önünde bulundurmak gereklidir.

1. Damızlık seçerken tek bir verim yönünden değil, birden fazla verim yönünden seçim yapılmalıdır. Örneğin sadece et verimi veya sadece yapağı verimi değil, et ve yapağı verimi yönünden üstün ırklar damızlık olarak seçilmelidir. Yani hayvanlar kombine verimli olmalıdırlar.
2. Seçilen damızlıklar bölgenin; iklim, mera, ağıl, bakım ve besleme şartlarına uygun olmalıdırlar veya bu şartlara uyacak özellikte olmalıdırlar.
3. Hayvanlar sağlıklı ve döl verme kabiliyetinde olmalıdırlar.
4. Damızlık seçiminde hayvanların yaşı da dikkate alınmalıdır. 6 aylıktan küçük hayvanlarda genel ırk özellikleri tam belli olmadığından 6 aylıktan küçük hayvanlar damızlık olarak seçilmemelidir. Koçların 5-6 yaşından, koyunların ise 7 yaşından sonra verim özellikleri azaldığından yaşlı hayvanlarda damızlık olarak seçilmemelidir.
5. Damızlıklar damızlık yetiştiren işletmelerden veya iyi damızlıklar kullandığı bilinen işletmelerden seçilmelidirler.
6. Damızlık seçilecek hayvanların koruyucu aşılamaları ve paraziter ilaçlamaları zamanında yapılmış olmalıdır.

DAMIZLIK KOÇLARIN SEÇİMİ

Damızlık olarak seçilecek koçlarda erkeklik organları gelişmiş olmalı, koçlar tek testisli olmamalıdır. Koçlar kendi ırkının özelliklerini tam göstermelidir. Ayaklar yere düzgün basmalı, sağlıklı ve güçlü olmalıdırlar. Yapağı verimleri yüksek olmalı, yapağıda alacalıklar olmamalıdır. Koçların sperma muayeneleri yaptırılarak sperma özellikleri iyi olanlar seçilmelidir.

DAMIZLIK KOYUNLARIN SEÇİMİ

Koyunlarda koçlar gibi ırk özelliklerini tam göstermelidirler. Hayvanlar sağlıklı olmalı ve sürüye uyum sağlamalıdırlar. Daha önce doğum yapmış koyunlar ve ikiz eşi olan koyunlar tercih edilmelidir.

DAMIZLIK KUZULARIN SEÇİMİ

Damızlık seçilecek kuzularda kemik yapısı gelişmeye müsait olmalı, kuyruk çok büyük ve sarkık olmamalı, yapağısı bir örnek olmalıdır. Cılız ve kavruk kalmış kuzular damızlık olarak seçilmemelidir.

İŞLETMEDE YAPILACAK İŞLER

Bir koyunculuk işletmesinin kâr edebilmesi için belirli aylarda ve belirli mevsimlerde yapılması gereken işleri vardır. Bu işler zamanında ve bilinçli olarak yapılmazsa ilerde telafisi çok zor durumlarla karşılaşılır ve işletme büyük zararlara uğrayabilir. İşlerin zamanında planlanmaması ve yapılmaması sonucu elde edeceğimiz ürünler azalır, kâr oranı düşer, hatta bir salgın hastalıkta bütün sürünün elden çıkması dahi mümkündür. Bu nedenle bu işleri zamanında planlamamız ve zamanında yapmamız gereklidir. Koyunculuk işletmelerinde yapılması gereken işleri şu şekilde sıralayabiliriz.

Koç katımı
Doğum
Kırkım
Sağım
Yem stoklanması
Aşılama ve paraziter mücadele
Ağılların temizliği
SIFAT İŞLERİ-KOÇ KATIMI

Yurdumuzda bazı koyun ırkları bazı bölgelerde yılın bütün mevsimlerinde kızgınlık göstermelerine rağmen yerli koyunlarımız genel olarak ilkbaharda ve sonbaharda olmak üzere yılda 2 kez kızgınlık gösterirler. Ancak sonbahar kızgınlığı ilkbahar kızgınlığından daha etkindir. Zaten iklim, bakım ve besleme şartları da dikkate alınarak koç katımı genellikle sonbaharda yapılarak kuzuların ilkbaharda doğmaları tercih edilmektedir. Koyunlar ilk sıfata 1.5 yaşında verilirler. Sıfat mevsimi Bölgesel farklılıklara göre değişmekle beraber genellikle Ekim-Kasım aylarıdır. Sıfat tabi aşım veya Suni tohumlama yolu ile olur. Tabi aşımda koçlar serbest aşım yapıyorlarsa sürüde 30-35 baş koyun için 1 baş koç bulundurulur. Elde aşım yaptırılıyorsa 50-60 baş koyun için 1 baş koç yeterlidir. Suni tohumlama yapılıyorsa günlük alınan 1 doz sperma 4-5 baş koyun için yeterlidir ki buna göre sürüdeki 150-200 baş koyun için bir baş koç kafi gelir. Elde sıfat veya suni tohumlama yaptırılıyorsa kızgınlığa gelen koyunlar iyi seçilmeli ve sıfat tarihi kaydedilmelidir. Koçlar günde 2’den fazla koyuna aşım yaptırılmamalıdır.
Koyunlarda kızgınlık 24-36 saat sürer. Kızgınlık sabah saatlerinde fazladır. Öğlen saatlerinde azalır, akşam saatlerinde ise çok zayıf olur. Bu nedenle aşım sabah saatlerinde yaptırılmalıdır. Gebe kalmayan koyunlar 17-18 gün sonra yeniden kızgınlık gösterirler ve yeniden koça verilmelidirler. Koç katımı 4-6 hafta arasında olmalıdır. Bu süre ne kadar kısaltılırsa doğacak kuzuların yaş farkları o kadar azalır, kuzuların büyüklükleri birbirine yakın olur, beslenme güçlükleri azalır ve işçilik en aza iner.
Koyunlarda gebelik oranı ırklara göre değişmekle beraber genel olarak yüksektir ve % 80-90 civarındadır. Kültür ırkı koyunlarda ikizlik oranı yüksek olmasına karşın yerli ırk koyunlarımızda ikizlik oranı % 10-15 kadardır. Döl verimini artırmak için iki yıl üst üste döl tutmayan koyunlar damızlıkta kullanılmamalı, sıfat döneminde mera dönüşü koyunlara ek yemleme yapılmalıdır. Koçlar sıfat süresince meraya gönderilmemeli, ağılda yemlenmelidir. Koçlara üzüm gibi enerjice zengin yemlerin verilmesi de döl verimini olumlu yönde etkiler.

GEBELİK DÖNEMİ

Koyunlarda gebelik süresi 148-152 gün olup, ortalama 5 ay kabul edilir. Gebelik süresince ve özellikle gebeliğin 4. - 5. aylarında koyunlara iyi kaliteli kuru ot, kuru yonca ve saman gibi kaba yemlerle iyi kaliteli kesif yem verilmelidir. Gebelik döneminde hayvanları nakletmek, altı ıslak ve üstü akan ağıllarda barındırmak, donmuş, küflü ve bozulmuş gıdalarla beslemek, aç bırakmak veya yeterli yem vermemek, çok soğuk suları içirmek, vurma, çarpma ve sıkışma gibi kazalara uğratmak ve bazı hastalıklar yavru atmalar sebep olur.

DOĞUM VE DOĞUM SONRASI DÖNEM

Doğum yapacak koyunlar ayrı doğum bölmelerine alınmalıdırlar. Doğum bölmeleri sıcak, aydınlık, geniş, temiz ve kuru olmalı, hava cereyanı olmamalıdır. Koyunlar doğumu çok kolay yaparlar. Doğum sancıları başladıktan sonra 1-2 saat içinde doğum olur. Doğum başladığında kuzunun önce ön ayakları, sonra başı daha sonrada bütün vücudu çıkar. Koyunlarda doğuma müdahale ancak yavrunun ayağının katlanması, başın karın boşluğuna düşmesi gibi anormal durumlarda yapılır.
Doğumdan sonra analar kuzularını yalayarak kuruturlar. Ancak yavrusunu almayan koyunların kuzularının ağız ve burunları temizlenerek ve üzerlerine bir miktar tuz serpilerek anaları tarafından yalanmaları sağ-lanmalıdır. Buna rağmen anaları kuzuları ile ilgilenmiyorsa kuzular iyice silinerek veya saç kurutma makinesi kullanılarak iyice kurutulmalıdırlar. Doğuran koyunların yavru zarları denilen eşleri 1-2 saat içinde atılır. Atılan bu eşler hemen dışarı alınmalı ve mümkünse gömülmelidir. Zira koyunlarda diğer hayvanlar gibi eşlerini yiyebilirler. Doğuran koyunlara 2-3 gün yem çorbaları, kepek çorbaları veya yumuşak kuru otlar verilmelidir.
Doğumdan sonra kuzular analarından süt emmeye alıştırılmalıdırlar. Anası sütsüz veya ölmüş olan kuzular, kuzusu ölmüş veya fazla sütlü koyunlara emiştirilerek onlara alıştırılmalıdırlar. Doğan bütün kuzulara mutlaka ağız sütü içirilmelidir. Kuzuların önlerine 6-7 günlük olduktan sonra iyi kaliteli kuru yonca ve kuzu yemi konularak yemeye de alıştırılmalıdırlar. Kuzular 80-90 gün süreyle analarını emerler. Doğan kuzular bir doğum defterine kaydedilerek kulaklarına numara takılmalıdır. Bu numara ile hem kuzunun anasını bulmak hem de gelişimini takip etmek kolay olur.

KIŞ BAKIM VE BESLEMESİ

Koyunlar kışın ağılda barındırılır. Ağıllar aydınlık ve havadar olmalıdır. Ağılda her koyun için ortalama 1.25 - 1.5 metre kare yer hesaplanmalıdır. Hayvanın cinsine göre hesaplanacak yer miktarı daha önceki konularda bildirilmiştir. Ağılların ısısı kışın 8 oC’ den az, yazın 15 oC’den çok olmamalıdır. Ağılda bulunan yemlikler fenni olmalı ve kolayca temizlenebilmelidir. Mümkünse yemlikler duvarlarda ve sabit olmalıdır. Yemliklere kesif yem ve otlar rahatça konulabilmeli ve artıklar kolayca temizlenebilmelidir. Ağırların duvarları her sene badana edilmeli, tabanı ise her sene temizlenmelidir. Ağıllarda ilkbaharda ve sonbaharda bit, pire, kene ve diğer haşaratlara karşı ilaçlama yapılmalıdır. Ağılların çatısı akmamalı ve tabanı su çekmemelidir.


Kışın koyunlara kaba yem olarak kuru ot, kuru yonca, yulaf samanı, arpa samanı ve buğday samanı verilebilir.
Kesif yem olarak; arpa kırması, buğday kırması, yulaf kırması, mısır, çeşitli değirmen artıkları, çeşitli küspeler ve fenni yem verilebilir. Hayvan başına verilecek yem miktarları günlük olarak Tablo 2’de gösterilmiştir. Bu miktarlar günde 2 öğüne bölünerek verilmelidir.


Gebe hayvanlarda yem miktarlarını biraz artırmak gereklidir. Yemler sabah ve akşam olmak üzere günde 2 öğünde verilmelidir. Hayvanlara verilen yemler bozulmuş ve küflenmiş olmamalıdır. Yemler her gün aynı saatlerde verilmeli, yem saati mümkün olduğunca değiştirilmemelidir. Yem vermeden önce artık yemler alınmalı ve yemlikler temizlenmelidir. Hayvanlar büyüklüklerine göre gruplara ayrılarak yemlenmelidirler. Kış döneminde koyunlar günde iki kez de sulanmalıdır. Hayvanların önünde kaya tuzu veya yalama taşları da bulundurulmalıdır. Bunlar sağlanamıyorsa haftada en az bir kez tuz verilmelidir.

YAZ BAKIM ve BESLEMESİ

Koyunlar ağıldaki kış beslemesinden meraya yaz beslemesine geçerken ani yem değişikliği yapılmamalıdır. İlkbaharda kuru yemden yaş yeme geçerken, sonbaharda yaş yemden kuru yeme geçerken geçişler yavaş yavaş yapılmalı, yemin biri azaltılırken diğeri çoğaltılarak en az bir haftalık bir sürede geçiş yapılmalıdır. Bu geçişin kontrollü yapılamadığı mera dönemi olan anız zamanında hayvanlar mutlaka kılçık ya da başak aşısı denilen Enterotoksemi aşısı ile aşılanmalıdır.
Yazın hayvanlar merada otlatılmalıdır. İlkbaharda hayvanları sabah erken kırağılı saatlerde ve kırağılı günlerde meraya çıkarmamalı, kırağının kalkması beklenilmeli veya o gün meraya gönderilmemelidir. Kırağılı günlerde hayvanlara bir miktar kuru ot verildikten sonra meraya çıkarmak daha iyi olur.
Çok sıcak havalarda özellikle öğlen saatlerinde koyunlar gölgeliklerde dinlendirilmelidir. Zaten koyunlar sıcak saatlerde yayılmazlar.


Koyunlar cüsselerine, yedikleri yemin miktarına ve cinsine, mevsimlere ve hava sıcaklığına bağlı olarak günde 2-5 litre su içerler. Bu su günde 2 defada verilmelidir. Hayvanlara verilecek su temiz kaynak veya çeşme suyu olmalıdır. Sulama yalaklarda yapılıyorsa yalaklar sık sık yıkanarak yosun tutması önlenmelidir. Hayvanları durgun gölet veya bataklık sularında sulamak paraziter hastalıkların bulaşmasına ve yayılmasına sebep olur.


Koyunların gündüz dinlendikleri gölgeliklerine ve gece barındıkları ağıllarına kaya tuzları veya yalama taşları konularak tuz ihtiyaçları karşılanmalıdır.
Koyunlar meralardaki her türlü otları yerler. Ancak zehirli otları ayırt etme içgüdüleri de vardır.

KIRKIM

Yurdumuzda koyunlar genellikle Mayıs-Haziran ayı içerisinde kırkılırlar. Kırkımın başlama zamanı yün yağının erimeye ve yapağının kabarmaya başladığı zamandır.
Kırkılacak hayvanlar bir gün önceden aç bırakılmalıdır. Kırkım yeri aydınlık, temiz ve geniş olmalı, rüzgar almamalıdır. Kırkıma önce koçlardan başlanmalıdır, sonra toklular ve kuzular kırkılır. En sonraya da doğum yapmış koyunlar bırakılır. Kırkılan yapağılar koç, koyun, toklu ve kuzu yapağıları olmak üzere ayrı ayrı çuvallara konulmalıdır. Yapağılar rutubetsiz, aydınlık ve havadar depolarda muhafaza edilmelidir. Yapağı konulan depolarda fare ve güve mücadelesi de yapılmalıdır.

Kırkım zamanında yapılmazsa yapağılar önce kabarır, sonra dökülmeye başlar ve bir süre sonra vücut çırılçıplak kalır. Yapağı dökülmesi çeşitli sebeplerden meydana gelebilir. Bu sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz.

Kırkımın zamanında yapılmaması sonucu dökülmeler,
Açlıktan ileri gelen dökülmeler,
Fazla beslemeden ileri gelen dökülmeler
Zehirlenmelerden ileri gelen dökülmeler,
Bazı gıda maddelerinden ileri gelen dökülmeler,
İç ve dış parazitlerden ileri gelen dökülmeler,
İç hastalıklardan ileri gelen dökülmeler,
Dış etkenlerden ileri gelen dökülmeler.
SAĞIM

Koyunlarda sağım kuzular sütten kesildikten sonra başlar ve 3-5 ay devam eder. Koyunlar sabah erken ve öğleden sonra olmak üzere günde iki defa sağılabilirler. İyi bir sağımcı 1-2 dakikada içinde bir koyunu sağabilir. Koyunun meraya çabuk çıkması için sağımın çabuk bitirilmesi gerekir. Koyunlar bir kişi tarafından tutulursa sağım hızlandırılır. Koyunlarda sağım makinesi ile de sağım yapılmaktadır. Büyük sürülerde makineli sağım tercih edilmelidir.

YEM STOKLANMASI

Kışın hayvanlara verilecek kesif ve kaba yem miktarları Tablo 2’de gösterilmiştir. Kış mevsiminin uzunluğuna ve hayvan sayısına göre stoklanacak yem miktarları hesap edilmeli ve buna % 10’ luk bir zaiyat ta ilave edilerek yem stoku yapılmalıdır. Özellikle kaba yem mutlaka sonbaharda stoklanmalıdır. Zira kışın kaba yem bulmak ve nakletmek oldukça güçleşir.
Şimdi 100 başlık anaç koyunu, 10 başlık koçu, 40 başlık toklusu ve 80 baş doğacak kuzusu olan bir işletmenin stoklayacağı kaba ve kesif yem miktarlarını hesap edelim. Hayvanların 150 gün ağılda beslendiğini ve doğacak kuzuların ise 120 gün yem yiyeceğini farz edelim.

Kaba yem olarak;

Koyunlar için: 1250 g x 150 gün x 100 baş = 18.750 kg
Koçlar için : 1500 g x 150 gün x 10 baş = 2.250 kg
Toklular için: 1000 g x 150 gün x 40 baş = 6.000 kg
Kuzular için: 500 g x 120 gün x 80 baş = 4.800 kg
Toplam : 31.800 kg

% 10 zaiyatla beraber 35.000 kg hesap edilmelidir. Bu kaba yem kuru ot, kuru yonca veya saman olabilir.

Kesif yem olarak;

Koyunlar için: 800 g x 150 gün x 100 baş = 12.000 kg
Koçlar için : 1000 g x 150 gün x 10 baş = 1.500 kg
Toklular için: 500 g x 150 gün x 40 baş = 3.000 kg
Kuzular için: 400 g x 120 gün x 80 baş = 3.840 kg
Toplam : 20.340 kg

% 10 zaiyatla beraber 22.500 kg hesap edilmelidir. Bu kesif yem arpa kırma, buğday kırma veya hazır yem olabilir.

AŞILAMA ve İLAÇLAMA

Koyunculukta hayatın belirli dönemlerinde yapılan aşılamalar yanında yılda bir veya iki defa yapılan aşılamalarda vardır. Koyunlarda başlıca şu aşılamalar yapılmalıdır.

Ektima aşısı: Aşı doğumu takiben bütün kuzulara yapılır ve hayat boyu bağışıklık verir.
Brucella Melitensis Rev-1 aşısı : Bulaşıcı yavru atma aşısı olarak da bilinir. Aşı 3-8 aylık bütün kuzulara yapılır ve hayat boyu bağışıklık verir.
Çiçek Aşısı: Yılda bir defa ve sıfat öncesi yapılır.
Antraks aşısı: Dalak aşısı olarak bilinir. Yılda bir defa ve ilkbaharda yapılır.
Şap aşısı: Tabak aşısı olarak bilinir. Yılda iki defa ilkbaharda ve sonbaharda yapılır.
Enterotoksemi aşısı: Kılçık aşısı olarak bilinir. Yılda iki defa 21 gün ara ile anız döneminde yapılır.
Aşıların yeterli bağışıklığı sağlaması için aşılamaların en az 10-14 günlük aralıklarla yapılması gereklidir.
Sürüdeki çoban köpekleri de her yıl kuduz aşısı ile aşılanmalıdır.


Paraziter ilaçlama ise yılın muhtelif zamanlarında yapılır. İç parazitlere karşı yılda 2 kez ilkbaharda ve sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır. Dış parazitlere karşı ilkbahar, yaz ve sonbaharda olmak üzere yılda en az 3 kez ilaçlama yapılmalıdır. Dış parazit ilaçlaması koyunlar banyo yaptırılarak uygulanabilir.


İç ve dış parazitlere karşı enjeksiyon tarzında uygulanan ilaçlar daha az masraflı ve daha pratiktir. Bu ilaçlarla ilkbahar ve sonbaharda tek emekle iç ve dış parazitlere karşı hayvanların ilaçlaması tamamlanmış olur.

AĞILLARIN TEMİZLİĞİ

Koyunlar kışın ağıllarda barındırılır. Kış süresince ağılların tabanında biriken gübreler her yıl temizlenmelidir. Hayvanlar ilkbaharda meraya çıktıklarında ağıllardaki gübrelerde iyice kurumadan ağıllardan çıkarılmalı, taban, tavan ve duvarlar süpürülerek temizlenmeli ve ağıllarda da paraziter mücadele yapılmalıdır. Yaz döneminde koyunlar ağıllara alınmazlar ve açık avlularda yatırılırlar. Hayvanların yattıkları avlular sık sık süpürülerek buralarda gübre birikmesi önlenir. Avlularda belirli aralıklarla ilaçlanarak bit, pire, kene ve sinek gibi haşerelerle mücadele edilir. Hayvanlarda dış parazitlere karşı ilaçlamanın yapıldığı gün mutlaka ağıl ve avlularda ilaçlanmalıdır. Sonbaharda hayvanlar ağıla alınmadan önce ağılların tavan, taban ve duvarları yine süpürülerek temizlenmelidir.

LİTERATÜR LİSTESİ

AKÇAPINAR, H.(1994): Koyun Yetiştiriciliği. Medisan Yay. Ser. No:8, ANKARA.
AKÖZ, K. (1972): Koyunculuk Takvimi. Vet. İş. Gen. Müd. Yetiştirici Broşürleri Serisi A-55.
AYTUĞ, C. N. (1996): Koyunculuk Bakım, Besleme ve Hastalıkları El Kitabı. Topkim A. Ş. Araştırma Grubu Eğitim Yayını, İSTANBUL.
BATU, S. (1962): Koyunculuğun Esasları. A. Ü. Vet. Fak. Yayın No: 136.
DİE (1998): Tarım İstatistikleri Özeti.
ÖNCÜL, S. (1976): Kıl ve Yapağılar Neden Dökülürler. Vet. İş. Gen. Müd. Çiftçi Broşürleri Serisi. A-15.
ÖRKİZ, M (1975): Pratik Koyun Yetiştiriciliği. Lalahan Zoo. Araş. Ens. Yayın No: 42.
YILMAZER, M. (1973): Pratik Koyun Yetiştirme. Vet. İş. Gen. Müd. Yetiştirici Broşürleri Serisi A-57.

Hazırlayan :
Aziz ÖZTÜRK
Uzman Vet. Hekim
Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü
Ofset Tesisleri - Lalahan/ANKARA

KOYUN VE KEÇİLERDE BESLEME İLE İLGİLİ HASTALIKLAR
Ağız Sütü Eksikliği:
Yavruların ağız sütü içememeleri, az içmeleri veya ağız sütünün içerik olarak yetersiz olması sonucunda ölmeleri ile ortaya çıkan bir problemdir.
Ağız sütünün ( Kolostrum) yavrular tarafından alındığının bilinmesi, bu yönde gözlenmesi, gerekirse elden içirilmesi gerekir. Doğumdan önce (yaklaşık 1 ay önce) annelerin aşılanması yavruların korunmasını sağlar. Yine de doğumdan sonra yavrulara hazır antiserum enjeksiyonu yapılması da koruyucu hekimlik yönünden faydalı olur.
Beyaz Kas Hastalığı:
Yavrularda kasların bozulması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Yavrular zayıf, topal ve kambur olurlar. Kalp kası da etkilendiği için çoğunlukla ölümle sonuçlanır.
Selenyum ve E vitamini eksikliği sonucunda ortaya çıktığı için, bu kombinasyonu içeren enjeksiyonların yapılması, annelerin yemlerine E vitamini ve Selenyum katılması gerekir.
Beslemeyle İlgili İshaller:
Genellikle öksüz yavrularda görülür. Bol sıvı ile birlikte ishal kesici, ishalden kaybedilenlerin yerine getirilmesini sağlayıcı tozlar içirilmelidir.
Ayrıca; kötü kaliteli yemler, yem değişiklikleri, zehirli otlar, mikroplu sular ishale sebep olabilir.
Raşitizma:
Yavrularda, fosfor ve D vitamini eksikliği sonucunda, özellikle uzun kemiklerin bükülmesi ile ortaya çıkan bir hastalıktır.
Kalsiyum ve fosfor oranının dengesizliği veya emilim bozuklukları da raşitizmaya sebep olur. Yemin dengelenmesi ve D vitamini enjeksiyonlarıyla erken dönemde çözüm sağlanabilir. Gebelik Toksemisi:
Çok yavru doğuran ırklarda söz konusu olan, annenin enerjisinin birden fazla yavruya yetmediği durumlarda ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hastalık birden fazla yavru taşıyan gebe koyun ve keçilerde ortaya çıktığı için, çoğunlukla hem anneyi, hem de yavruları kaybederiz. Gebeliğin son ayında annelere yüksek enerjili yem veya enerji ön maddeleri içeren yem katkıları verilerek önlenir. Bazen anneyi kurtarmak için, ilaçla yavru attırılması da çare olabilir. Önerilen her zaman koruyucu yardımlardır.
Süt Humması ( Doğum Felci, Kalsiyum Eksikliği):
Daha çok yaşlı annelerde, titreme ve yatıp kalkamama şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Doğumdan önce veya sonra görülebilir. Kalsiyum eksikliği, kalsiyum emilimini bozan etmenler hastalık sebebidir. Yaşlı annelerde kalsiyum emilimi ve kullanımı bozulduğundan daha sıklıkla görülür.
Önlem için; kalsiyum ve fosfor dengesine dikkat edilmelidir. D vitamini enjeksiyonu yararlı olur. Hastalık meydana geldiğinde kalsiyum enjeksiyonları ile tedavisi mümkündür.
Çayır Tetanisi ( Magnezyum Eksikliği, Süt Tetanisi):
Annelerin otladığı çayırlardaki otların Magnezyum ’dan yoksun olması, yeni büyümekte olan taze otların magnezyum içeriğinin çok düşük olması bu hastalığa sebep olur.
Özellikle ilkbaharda hızla büyüyen otlar magnezyumdan fakir olurlar. Ayrıca magnezyumun emilimini engelleyen birçok faktör de bu hastalığa yol açabilir. Hayvan yatar ve titrer. Magnezyum içeren yem katkıları önleyici olarak kullanılır. Magnezyum içeren yalama taşları, yalama kovaları yararlı olur. Tedavisi vardır. Damar içi magnezyum verilmesi hızla iyileşmeyi sağlar.
Guatr:
İyot eksikliği veya emiliminin engellenmesi kuzu ve oğlaklarda guatr hastalığına yol açar. Lahana, karnabahar yapraklarının yedirilmesi ile ortaya çıkan yavrularda çene altında şişlik veya ölü doğum ile sonuçlanan bir hastalıktır. Çoğunlukla tüysüz, ölü yavru doğar. Guatr’a sebep olan lahana, karnabahar yapraklarının verilmemesi önleyici olarak yeterlidir. Yemlere iyot katılması, iyot içeren yalama kovaları yararlıdır.
Ketosis:
Sağılmakta olan annelerde enerji eksikliği sebebiyle, iştahsızlık ve sinirsel belirtiler ile ortaya çıkan bir hastalıktır.
Anneler yavrularına yeterince laktoz ( süt şekeri) verebilmek için sütteki laktoz seviyelerinden taviz vermezler. Ancak; enerjileri yetmediğinde zayıflama ve yağların erimesi sonucu keton cisimcikleri oluşur. Keton cisimciklerinin aşırı miktarda artması ve kana karışması ile ketosis hastalığı oluşur. Önleyici olarak enerji ön maddeleri yani, enerjiye dönüşen maddeler yeme katılır. Hastalık oluştuğu zaman ise tedavisi mümkündür. Gebeliğin sonuna doğru kademeli olarak, taneli yemlerin arttırılması hastalığın oluşmasını önler.
Asidoz:
İşkembede sindirimi bakteriler gerçekleştirir. Bakterilerin bir kısmı nişastalı yemleri sindirerek laktik asit oluştururlar. Diğerleri ise bu oluşan asitleri vücuda yararlı hale getirirler. Bakterilerin dengesinin bozulması sonucu ise asitleri alıp, kullanarak işe yarar hale getiren bakteriler ölür. Asit kullanılamaz. Buna sebep olan aşırı taneli yemler, ince öğütülmüş nişasta kaynakları ve buna karşılık otların ( selüloz kaynaklarının) az olmasıdır. Asidoz sonunda, iştahsızlıktan ölüme kadar varan problemler meydana gelir. Koyun veya keçilere ekmek verilmesi, alışık olmadıkları şekilde meyve artıkları ya da patates verilmesi, ani yem değişiklikleri hastalık sebebidir. Bunları önlemek ise başlıca önlemdir. Yemlerin ince öğütülmüş olmasından kaçınmak gerekir. Yemlerde ani değişiklikler kesinlikle tavsiye edilmez.
Hastalık iştahsızlık, ishal, yatma veya şok ile kendini gösterebilir. Erken müdahalede tedavisi mümkündür.
Ayrıca; koruyucu olarak barınaklara serbest ulaşımlı yemek sodası konulması büyük ölçüde yarar sağlar. Mermer tozu ve magnezyum oksit’in yemlere katılması asidi engelleyici etki yapacağından yararlı olur. Önlem için ilk yapılacak iş hayvanların önünden yemleri kaldırmaktır.
Şişme ( Karın Şişmesi):
Genellikle baklagil otlarının yeşil ve taze olarak yenmesiyle ortaya çıkar. İşkembede gaz toplanır. Acilen müdahale edilmezse hayvan solunum durmasından ölebilir. Köpük giderici, şişlik durumları için hazırlanmış ilaçların bulundurulması ve derhal içirilmesi en uygun yöntemdir. Müdahalede geç kalmamak için bu ilaçların hazırda bulundurulması, gür olarak çıkmış taze otların bulunduğu yerlerde otlatmama koruyucu önlemlerin başında gelir.
İdrar Taşları ( Böbrek Taşları, İdrar Kesesi Taşları ) :
Erkeklerde idrar yolunu tıkayan taşlar çok tehlikelidir. İdrar kanalı bir (S) şeklinde kıvrım yapar. Genellikle kıvrım bölümünde tıkanmalar idrar kesesi yırtılmasına varacak boyutta büyük problem yaratabilir. Kıvrımdan geçebilen küçük taşlar penis ucuna kadar ilerleyip, çav derisindeki tüylerde birikebilirler.
Taş oluşumuna, yüksek oranda fosfor içeren yemler neden olur. Kalsiyum eksikliği ve fosfat fazlalığı ile birlikte oluşan kalsiyum fosfat veya magnezyum amonyum fosfat taşları, kum veya taş şeklinde görülürler. A vitamini eksikliği de taş oluşumuna yardımcı olur. Su alımındaki eksiklikler, taş oluşumuna sebep olan etkendir. Taneli yemlerin yem formülünde fazla yer tutması da taş oluşumunu arttırır.
Taşların tedavisi genellikle cerrahidir. Önlemek için; A vitamini ve tuzun yemlere katılması, rasyondaki kalsiyum ve fosfor oranının doğru olması gerekir. Yemlere amonyum klorür katılması da önleyici rol oynar. Yeterince bol ve temiz su sağlanması şarttır.
Posthitis:
Erkeklerde çav derisinin yangısıdır. Yüksek proteinli yem yiyen erkeklerin, özellikle yemlerde yoncanın çok olması sonucunda, çav derisi tahriş olur. Tahriş olmuş deriye mikropların yerleşmesi ( Corynebacterium renale) sonucunda yangı başlar. Çav derisi şiş, ağrılı hale gelir. Hatta yara olur. Erkekler aşım yapamaz. İştahsızlık baş gösterir. İleri durumlarda penisi dışarı çıkaramazlar. Deri ucundaki tüylerin kırpılması, temizlenmesi ve merhem sürülmesi ile tedavi edilebilir. Koruma amacıyla derhal proteini düşük rasyona geçmek, özellikle yonca veriliyorsa, yoncadan vazgeçmek yerinde olur.
Laminitis ( Arpalama, Hamurlama Sonucu Topallık):
Asidoz veya sürekli asidoz ( kronik asidoz) sonucu ortaya çıkan topallık sorunudur. Laminitis (Topallık) asidozu takip ederek oluşan bir hastalık olduğu gibi meme yangısı ( mastitis), rahim iltihabı ( metritis) gibi hastalıklar ile, doğumu takip eden günlerde de meydana gelebilir.
Topallık ile birlikte tırnakların aşırı uzaması, tırnağın canlı kısma birleştiği yerde yangı, kızarıklık, ileri vakalarda tırnak üzerinde yuvarlak, yüzük şeklinde çizgilerle kendini gösteren bir hastalıktır. İlk oluştuğunda tedavisi mümkündür ve başarılı olur. Tedavide gecikme olursa hayvan dizlerinin üstünde yürümeye çalışır. Çünkü ön ayaklar daha çok hasar görür. Listeriosis:
Yavru atmaya sebep olan, sinirsel belirtilerle ortaya çıkan, insanlara da bulaşabilen bir hastalıktır. Asıl sebebi Listeria denen mikroorganizmadır. Özellikle, bozuk silaj yedirilen sürülerde dikkati çeken bir problemdir. Dudakların titremesi, iştahsızlık, yutma zorluğu, sallantılı yürüyüş ile kendini gösteren hastalık genellikle ölümle sonuçlanır. Hastalık erken safhada yakalanırsa antibiyotikle tedavi şansı olabilir. Başka hastalıklarla karışabilir. Teşhis için laboratuvar tahlili şarttır. Tedavi girişimleri çoğunlukla başarılı olmaz. Hastalıktan şüphelenildiği zaman ilk iş olarak silajı hayvanların önlerinden kaldırmak gerekir. Bozuk silajdan kaçınmak şarttır.
Polioencephalomalacia (Serebrokortikal nekroz = Eğrelti otu zehirlenmesi)
Eğrelti otu koyun ve keçilerin yediği bir ot değildir. Ancak; başka yiyecek bir şey bulamadıklarında ve aç kaldıklarında yerler. Eğrelti otunun içerisindeki bir enzim Thiaminin (B1 vitamini) kullanımını engeller. B1 vitamini sinirleri koruyan vitamin olduğundan eksikliği sinirsel belirtilere sebep olur. Nadir görülen, başka hastalıklarla karışan bir durumdur. B1 vitamini enjeksiyonları ile tedavi sağlanır.
Enterotoksemi (Çelerme):
Bu hastalığa karşı aşılanmamış koyun ve keçilerin ani ölümüyle sonuçlanan bir problemdir. Asıl sebebi Klostridyum perfringens adı verilen mikroorganizmadır. Fakat; besleme ile yakından ilgilidir. Hastalık kırağılı ot yiyen, anızda otlayan, ani yem değişikliği yapılan sürülerde ölümle sonuçlandığı için bir besleme hastalığı gibi algılanır. Halbuki aşılı hayvanlar için problem söz konusu değildir. Tedavisi yoktur. Tedavi şansı olmadan hayvanlar ölür. Tek çare aşılamadır. Ve Diğerleri…
Yavru Atmaya Sebep Olan Hastalıklar:
Leptospiroz
Clamidiosis
Camphylobacteriosis
Coxiellosis
Bruselloz
Listeriosis
Yavru atmaya sebep olan bakteriyel ve viral hastalıklar klinik olarak birbirine karışır. Mutlaka laboratuvar tahlili istenmelidir. Adı geçen hastalıklar aynı zamanda zoonozdur ( İnsanlara bulaşabilir).
Leptospiroz, kan işeme ve sarılıkla kendini gösterir. Antibiyotikle tedavisi mümkündür. Ancak; antibiyotikle belirtiler tedavi edilir. Hasta hayvan idrarıyla mikrobu yaymayı sürdürür. Aşılama yapılmalıdır.
Brucella melitensis mikroorganizmasının oluşturduğu Brusellosis ( Bruselloz), için göze uygulanan REV 1 aşısı vardır. 3 ayın üzerindeki her yaşta koyun ve keçilere göze damlatılarak uygulanır. Tek doz yeterlidir.
Pasteurellosis:
Sık soluma ve öksürük ile kendini gösteren solunum yolu enfeksiyonudur. Antibiyotiklerle tedavisi mümkün olsa da nüksetme ihtimali vardır. Aşılama en etkili yöntemdir.
Mikrobu taşıyan yavrular emme esnasında annelerinin memesine etkini bulaştırabilirler. Bu durumda annelerde “Pasteurella Mastitisi” görülür.
Tetanoz:
Kırkım esnasında tetanoz mikrobu bulaşmasıyla ortaya çıkan, kasılmalarla kendini gösteren bir hastalıktır.
Aşısı vardır.
Kırkım esnasında oluşan kesik ve sıyrıkların oksijenli su ile temizlenmesi koruma bakımından en önemli yöntemdir.
Ayak Çürüğü ( Piyeten):
Tırnakları çürüten, sürüde hızla yayılan, topallığa sebep olan hastalıktır. Önleyici olarak “Kuru ve Temiz” barınaklar, tırnakların uygun şekilde kesilmesi, ayak banyoları önerilir. Uğraştırıcı, hatta yılgınlık yaratıcı bir hastalıktır. Antibiyotiklerle tedavi etme girişimleri her zaman başarılı olmayabilir. Temiz ve kuru barınakların önemine kesinlikle inanmak şarttır. Aşılama denenebilir.
Tüylüce:
İki tırnak arası bölgede oluşan yangıdır. Anızda otlayan hayvanlarda tırnak arası bölgesinin zedelenmesi veya çakıl batması gibi durumlarda ortaya çıkar. Anatomik olarak o bölgede bir boşluk vardır. Yangı boşluğa yayılır. Tedavisi mümkündür.
Kazeöz, Lenfadenitis, Koyun Pseudotüberkülozu, Çıban, Cırtlak:
Lenf yumrularının apseli yangısıdır. Apse kalın bir kapsula içerisinde olup, irin miktarı çok azdır. Dolayısıyla açılıp irinin boşaltılması çare değildir. Ayrıca apsenin açılıp akıtılması yemlik kenarlarına etkenin bulaşmasını ve hastalığın yayılmasını hızlandırır. Apselerin açılması ile tedavi girişimleri tavsiye edilmez.
İlk iş olarak hastalar sağlamlardan ayrılmalıdır.
Aşılama uygun bir koruyucu yöntemdir.
Aşılamanın en az dört yıl sürdürülmesi gerekir. Aşı apseleri yok etmez.
Ektima:
Dudak kenarlarında yara ile ortaya çıkan viral bir hastalıktır. Çok bulaşıcıdır. Yem yemeyi engellediği için açlık sebebiyle ölüm meydana gelebilir. Aşılama tek çaredir.
Çiçek Hastalığı:
Göz kapaklarında şişme, burun akıntısı, vücudun tüysüz bölgelerinde kabartılar ile ortaya çıkan viral bir hastalıktır. Ölümcül olabilir. Derhal hastalar sağlamlardan ayrılmalıdır. Aşılama dışında çaresi yoktur.
Şap Hastalığı:
Bulaşıcı, viral etkenli bir hastalıktır. Ağız, ayak ve memelerde yaralarla ortaya çıkar. Aşılama yapmak gerekir.
PPR ( Küçük Ruminantların Vebası), ( Küçük Geviş Getirenlerin Vebası):
Viral etkenli öldürücü bir hastalıktır. Aşısı vardır. Tarım Bakanlığının denetiminde aşılama yapılması için ihbar etmek gerekir.
Kuduz:
Bazı bölgelerimizde görülen, virus etkenli, insanlara bulaşabilen, çok tehlikeli bir hastalıktır. Problemli bölgelerde sistemli ve sürekli aşılama yapılmalıdır.


Keçi Ciğer Ağrısı:
Öksürük, sık soluma, burun akıntısı, yüksek ateş ile kendini gösteren, öldürücü bir hastalıktır. Antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Aşısı vardır. Bazen keçiler belirti göstermeksizin ölebilirler.
Enfeksiyöz Nekrotik Hepatit ( Kara Hastalık, Kara Bohça):
Klostridyumlar ve karaciğer kelebeklerinin birlikte oluşturduğu öldürücü karaciğer yangısıdır. Aşılama ve kelebek mücadelesi yapılmalıdır.
Agalaksi ( Süt Kesen):
Meme yangısı oluşturan, ölüme sebep olabilecek bir hastalıktır. Tedavi denenebilir. Ancak; çare aşılamadır.
Mastitis:
Agalaksi dışında da çeşitli mikropların sebep olduğu meme yangıları görülebilir. Antibiyotiklerle tedavisi mümkündür.
Aşısı olan mikroorganizmalara karşı aşı yapılması koruyucu önlem olarak uygundur. Otovaksin yapılabilir. Temizlik ve dezenfeksiyona dikkat edilmelidir.
Septisemi: Yeni doğan yavruların ani ölümlere sebep olan bir hastalıktır. Doğuma 1 ay kala annelerin aşılanması, doğumu takiben antiserum uygulanması ile olumlu sonuçlar alınır. Ağız sütünün emildiğinden iyice emin olunmalıdır.
İshale Sebep Olan Enfeksiyonlar:
Coccidiosis ( Koksidiyoz, Kanlı ishal)
Kanlı ishal ile kendini gösteren bu hastalıkta önemli konu, dikkatli bir biçimde dışkıları gözlemektir. Hızlı seyredip, kısa sürede büyük hasarlar yaratabilecek olan bu hastalığın tedavisi mümkündür. Özellikle suyla verilen ilaçlar kullanılarak tedavi edilebilir.
Cryptosporidiosis:
İshal sebebi olan bir enfeksiyondur. Tedavi için önerilen ilaçlar vardır. Aşısı yoktur. En uygun korunma yöntemi “Temiz ve Kuru” ilkesine her yerde uymaktır. Kirli ve nemli ortamlar hastalığın yayılmasını hızlandırır.
Salmonellosis:
Kuzularda ishale sebep olabilir. Öldürücü bir hastalıktır. Genellikle nakliye, kalabalık, yem değişikliği, kötü barınak gibi stres faktörlerinin ardından ortaya çıkar. Şiddetli ve kanlı ishal söz konusudur. Ikıntı ve sancı görülür. Bir haftalıktan büyük yavrularda daha çok rastlanır. Diğer ishallerle karışır. Kesin teşhis laboratuvar tahliliyle konulur. Antibiyotiklerle tedavisi mümkündür. Sıvı tedavisi ve yardımcı tedavilerle desteklenir, ayrıca erken müdahale edilirse tedavi şansı vardır. Kuzular aşırı su kaybından ölebilirler. Mikrop dışkı ile saçıldığı için çok tehlikeli bir hastalık olarak kabul edilir. “Kuru ve Temiz” ilkesi bu hastalık için de tamamen geçerlidir.
İç ve Dış Parazitler:
Kıl kurtları, şeritler ve karaciğer kelebeklerini iç parazitler olarak sayabiliriz. Ağızdan ilaçlar veya enjeksiyon olarak verilen ilaçlarla tedavileri mümkündür. Dış parazitler deyince bit, pire, keneleri, uyuz etkenlerini ve sinekleri sayabiliriz. Sırta dökülen ilaçlar, banyo tarzında uygulanan ilaçlar mevcut olup, iyi sonuçlar alınır. Keçilerde banyo tarzı ilaçların tüy ( kıl) yapısı sebebiyle daha yararlı olur.
Kellik ( Trichophytosis), ( Deride Mantar Enfeksiyonu) :
Deride tüy dökülmesi ile kendisini gösteren, hızla yayılabilen bir hastalıktır. Yemlere iyot katılması ve aşı yapılması ile önlenir. Lokal uygulamalar da denenebilir.
Hastaların sağlıklılardan ayrılması en akılcı yöntemdir. Bulaşmayı hızlandırıcı olabilecek alet ve malzemenin temizliği büyük önem taşır.
Mavi Dil Hastalığı:
Sineklerle bulaşan viral etkenli, öldürücü bir hastalıktır. Dil morarır. Ağız, burun ve dilde şişlikler, yaralar oluşur. Ayaklarda, tırnağın canlı doku ile birleştiği yerde kızarıklıklar, şişlikler meydana gelir. Aşılama dışında çaresi yoktur. sinek mücadelesi yapılırsa yararlı olur.
Delibaş Hastalığı ( Coenurus cerebralis):
Bu hastalık köpek dışkısının bulaştığı otları yiyen koyunlarda görülür. Bir çeşit şerit (tenya) hastalığıdır. Beyinde sulanmaya sebep olur. Beyinde pembemsi su keseleri oluşur. Hayvanlar kendi etraflarında dönerler. Kesilen hayvanların beyinleri kesinlikle imha edilmelidir. Köpekler yerse bu problem hiç bitmez.
Genel Kurallar
1- Kuru ve Temiz
2- Hastaların sağlıklılardan ayrılması
3- Laboratuvar tahlili
4- Aşıların prospektüste yazıldığı şekilde uygulanması
5- Mastitisle mücadele için kuru dönemde meme içine kuru dönem için hazırlanmış antibiyotiklerin verilmesi önerilir.
Ani zayıflama, günlük yaşamdan sapmalar, sürüden ayrı durma, sürünün gerisinde kalma, yürüyüş, dışkı, herhangi bir akıntı kesinlikle dikkate alınmalı, bu yönden gözlem yapılmalıdır.