ERON AV ve SÜS HAYVANLARI ÇİFTLİĞİ - ERON GAMEBIRDS and ORNAMENTAL BIRDS' FARM - Sülün, Pheasant, Keklik, Partridge, Bıldırcın, Quail, Turaç, Francolin, Tavuskuşu, Peafowl, Ördek, Kaz, Kuğu, Duck, Geese, Swan
Eron Av ve Süs Hayvanları Çiftliği
Kamil ve Müjgan Eron

Locations of visitors to this page
Anglo Nubian Keçileri - Bilgi

Anglo-Nubian keçisi (İngiliz-nubian) ;İngiliz süt keçilerinin Afrika ve Hindistan'dan gelen tekeler ile çiftleşmesi sonucu oluşturulmuş bir ırktır. Anglo-Nubian keçisini, diğer ırklardan ayıran en önemli özellik, sütteki yüksek yağ oranıdır. Normal keçilerde yağ oranı %3 civarında iken Anglo-Nubian keçilerinde bu oran ortalamada %4,8 oranına kadar çıkmaktadır. Ayrıca %3,8 gibi yüksek bir protein oranına da sahiptir. Bu da daha az sütten daha fazla peynir yapmayı ve sütteki lezzeti arttırmaktadır. -18 derecenin üzerindeki soğuk iklimlerde biraz sıkıntı duysada aşırı sıcaklıklarda hiç bir sorun yaşamamaktadır. Sıcak iklim için ideal bir keçi ırkıdır. Bu keçiler uzun bükülen kulakları, dışbükey (konveks) burunları ve parlak kaplı kıları ile tanınır. Kulaklar burundan 3 cm öteye kadar sarkan uzunluktadır. Anglo-Nubian keçilerinde beyazdan siyaha kadar değişen renk varyetesi vardır.Benekli ve parçalı olan yeni tiplerde üretilmeye başlamıştır. Renkte herhangi bir sınırlama yoktur. Dişiler 12 yaşına kadar süt ve yavru verimi yapabilirler. Keçiler iri vücutlu ve sağlam yapılıdır. En iri keçi ırklarından biridir. Çidago yüksekliği keçilerde 80 cm erkeklerde 90 cm arasındadır.Keçilerde ağırlık 110 kg'ya, tekelerde 140 kg'ya kadar çıkabilir. Irkın döl verimi yüksektir. Yılda iki doğum yapabilir ve ikiz ve üçüzlük sık görülür. Sütçü bir keçi olması nedeniyle meme çok iyi gelişmiş ve vücuda olan bağlantısı sağlam, meme başları uzun ve simetriktir. Irk üstünde yapılan geliştirmeler sonucunda safkan iyi özelliklere sahip bir Anglo-Nubian keçisi 1000-1200 kg arasında yıllık süt verimine ulaşmıştır. Ortalama laktasyon uzunluğu 280-300 gündür. Bu güne kadar resmi olarak belgelendirilmiş yıllık en yüksek süt verimi 2531 kg ve günlük en yüksek süt verimi 8,25 kg 'dur. Avrupa' da şu anda günlük 4-5 arasında süt verimi olan birçok keçi vardır.

Keçi Irkları Ve Yetiştiriciliği

GİRİŞ

Evcil hayvan türleri arasında keçinin önemli bir yeri vardır ve ekonomik önemi fazla olan türlerden birisidir. Bunu keçinin ilk evcilleştirilen hayvan türlerinden birisi olmasına ve değişik çevre koşullarına, kısa sürede uyum göstermesine bağlayabiliriz. Özellikle Tropik ülkelerdeki halkın besin ihtiyaçlarının karşılanmasında keçinin ayrı bir yeri vardır. Hindistan, Meksika, Nijerya, Irak, Libya, Fas, Yunanistan ve Türkiye gibi ülkelerde rutubeti az, kurak ve yarı kurak alanlarda keçi yetiştiriciliği yaygın şekilde yapılmaktadır.
M.Ö. 9000-7000 yıllarında Orta Doğu’da evcilleştirildiği düşünülmektedir. Halen dünyada yetiştirilmekte olan evcil keçi ırklarının 3 yabani keçiden köken aldığı kabul edilir. Bunlar; Capra prisca adamets (kılıç boynuzlu), Capra falconeri (burgu boynuzlu) ve Capra aegagrus (hilal boynuzlu) yabani keçi ırklarıdır (Özcan 1989, Anonymous 2002).
Türkiye’de 8.057.000 milyon baş keçi bulunmaktadır. Son beş yıl içinde ki keçi populasyonundaki azalma oranı %10’dur. Keçi yetiştiriciliği özellikle kırsal kesimde yaşayanlar için hayvansal protein kaynağı açısından önemli bir yere sahiptir. Keçi ürünleri et, süt, deri ve kıl ya da tiftiktir. Türkiye et üretiminin %7.3, sütün ise %2.3 keçilerden sağlanmaktadır (FAO, 2002). Et üretimi keçi başına ortalama 16.3 kg ve süt üretimi 61 kg’dır. Keçilerde üretilen ürünlerin yaklaşık %60’ı öz tüketimde kullanılmaktadır. Türkiye genelinde küçükbaş hayvan varlığı içindeki payı %21.4’lik gibi oldukça önemli bir paya sahiptir. Keçi varlığı bölgelere göre dağılımında, Akdeniz bölgesi %26.5, Güneydoğu %25.6 ve Ege bölgesinde %20.3’lük büyük bir yayılma olduğu dikkati çekmektedir (Kaymakçı ve Aşkın, 1997).
Her ne kadar keçiler daha çok dışarıda otlatılmaya elverişli iseler de dünyada entansif bakım ve beslemeye de oldukça iyi yanıt veren keçi ırkları da vardır. Gerek ılıman iklimli ülkelerdeki ve gerekse tropik bölgelerdeki süt tipi keçiler buna örnektir. Süt keçileri, her iklim koşullarında yetiştirilmesi, sıcağa ve soğuğa karşı toleranslı olması, uzun yürüyüş kabiliyeti ve kolayca pazar bulma ve alma kolaylıkları yanında, oransal süt veriminin (canlı ağırlığın 50 kg x 10-15 katı=500-700 kg/yıl) yüksekliği nedeni ile yalınız ovada değil dağlık yörelerde de tercih edilmektedir. Keçi yalnız kırsal kesimde dar gelirli ailelerin değil, aynı zamanda işçi, emekli, memur, bağ bahçe tarımı ile uğraşan tüm küçük çiftçiler tarafından da yetiştirilmektedir. Bunlar, ailelerinin günlük ihtiyacı olan, süt, yoğurt, yağ ve peynir gibi önemli hayvansal ürünleri, sığır ve koyundan daha çok süt keçisi ya da Kıl keçisinden sağlamaktadırlar. Keçi kırsal kesimde fakir ailenin geçim kaynağı ve sigortasıdır. Bu üretim dalında masraf yok denecek kadar azdır. Vücut yapısının küçük olması, değişik beslenme alışkanlıkları, selülozu iyi sindirebilme, yüksek süt ve döl verme yetenekleri ile elverişsiz şartlarda dahi başarılı şekilde yetiştiriciliğinin yapılabilmesi keçi yetiştiriciliğini cazip kılmaktadır.
Keçi eti dünyanın birçok bölgesinde koyun etine tercih edilmektedir. Bu ülkelerin bir bölümünde koyun eti ile arasında fiyat farkı bulunmamaktadır. Ayrıca keçi eti maliyetinin ve fiyatının kuzu ve koyun etine göre düşük olması gelişmekte olan ülkelerde keçi eti tüketiminin daha fazla olmasına neden olmaktadır.
Türkiye’de büyük oranda kıl keçisi yetiştirilirken az miktarda Kilis, kısıtlı yayılma alanında Ankara keçisi yetiştirilmektedir. Son 30-40 yılda Üniversitelerin Ziraat Fakültelerinde melezleme çalışmaları başlamıştır. Söz konusu çalışmalardan Ankara’da, Saanen x Kilis (%75 Saanen ve %25 Kıl) Akkeçi, İzmir’de Alman Beyaz Asil x Malta x Anglo-Nubya melezlemesinden (%50 Anglo-Nubya, %37.5 Alman Beyaz Asil ve %12.5 Malta ) Bornova keçisi, Adana’da, Saanen x Kıl, Saanen x Kilis ve Akkeçi x Kilis melezlerine (F1) verilerek Balcalı adı ile bilinen balcalı keçisi (%50 Damascus, %%21.875 Saanen, %15.625 Kilis ve %12.5 Kıl) elde edilmiştir. Diğer yandan, Alman Alaca Asil Keçi x Kıl melezlemesin de Toros Alaca Keçisi (%75 Alman Alaca Asil Keçi ve %25 Kıl Keçi) elde edilmiştir. Alman Alaca Asil Keçi x Kıl melezlerine Damascus verilerek Songül keçisi (%25 AAAK, %25 Kıl ve %50 Damascus) elde edilmiştir. Başka bir çalışmada ise Saanen x Kıl ve Akkeçi x Kıl melezlemesi yapılarak (%62.5 Saanen, %25 Kıl ve % 9.35 Kilis ) Toros Keçisi ve Saanen x Kilis melezlemesinden (%65.625 Saanen ve % 34.375 Kilis) gibi tipler elde edilmiştir. (Baltacı, 1990, Özcan, 1989, Kaymakçı ve Aşkın, 1997).

2. Keçi Yetiştiriciliğinin Avantajları

Süt keçisi, diğer hayvanlara oranla daha az bir para ile satın alınabilmektedir.
Oransal süt verimi (canlı ağırlığa göre) çok yüksektir. 50 kg ağırlığındaki bir süt keçisi canlı ağırlığının 10-14 katı süt verebilmektedir.
Keçiler kötü çevre şartlarında kolaylıkla yetiştirilebilmektedirler. Adaptasyon yeteneği yüksektir.
Diğer çiftlik hayvanları tarafından değerlendirilemeyen dağlık bölge meralarını değerlendirebilirler.
Keçi ağız yapısının özelliği ile tanınır ve diğer çiftlik hayvanları tarafından değerlendirilemeyen kaba yemleri değerlendirebilirler.
Et, süt, kıl, tiftik, deri, post, barsak, gübre gibi çeşitli amaçlarla kullanılabilen çok sayıda ürüne sahiptirler.
Bitkisel üretim yapılacak arazisi bulunmayan orman içi ve kenarı yerleşim birimlerinin en önemli ve tek geçim kaynağıdır.
Büyükşehir kenarı ve yakınında yaşayan düşük gelirli yetiştiricilerin süt ve et gereksinmesinin karşılanmasını sağlar.
Yetiştiricinin her an kolaylıkla paraya dönüştürebileceği hayvanlardır. Basit ve ucuz maliyetli barınaklarda yetiştirilebilirler.
Sevk ve idaresi, bakım beslemesi ve sağımı işlemleri çok kolaydır.
Keçi sütü, ihtiva ettiği besin maddeleri bakımından inek sütüyle büyük oranda eş değerdir ve alerjik özelliği yoktur.
3. Koyun ve Keçi Arasındaki Farklılıklar
Koyun ve keçileri birbirinden ayrımda bazı anatomik özellikler ve boynuz yapısıyla ilgili farklılıklardan yararlanmaktadır. Lif rengi ve lif özellikleri de bu kriterler arasında sayılmakla beraber, her zaman güvenilir farklılıklar olarak kabul edilmez. Keçiler ile koyunlar arasındaki en önemli fark kromozom yapılarındaki farklılıklardır. Koyunalar 60 adet kromozoma sahipken, keçiler 54 adet kromozoma sahiptirler.
Çizelge 1. Keçi ve Koyun Arasındaki Farklar
KOYUN KEÇİ
Burun kemikleri kubbelidir Burun kemikleri düzdür
Alın düzdür Alın kemerlidir.
Boynuzların ön kenarları küt, boynuz kesiti daha yuvarlak ve üç köşelidir. Boynuzların ön kenarları keskin, boynuz kesiti eliptik ve iki köşelidir.
Göz altı çukuru içinde sinüs infraorbitalis bezleri vardır. Yok
Glandula interdigitalis vardır (bu bezlerin salgısı, hayvanların birbirlerini bulmasına yarar) Yok
Yok Boynuzların arka dip kısmında boynuz bezleri vardır.
- Sakal vardır
Kuyruk genelde uzun, yağlı ve aşağıya dönüktür. Kuyruk kısa, yağsız ve yukarı dönüktür.
Vücut yapağı ile örtülüdür Vücut elyafla örtülüdür.
İdaresi kolay, sakin tabiatlıdır İdaresi itina ister, inatçı tabiatlıdır

4. Keçilerde Üreme
4.1. Eşeysel Olgunluk ve Damızlık Çağı
Dişi oğlaklar açısından eşeysel olgunluk ya da ergenlik, üreme organlarının gelişmesi sonucu olgunlaşmış yumurtayı oluşturması ve çiftleşme isteği ya da kızgınlık göstermeleri durumudur. Dişi oğlakların bu şekilde ilk kızgınlık gösterdikleri zaman ise eşeysel olgunluk olarak adlandırılır. Dişi oğlaklar eşeysel olgunluk yaşı, ırk, canlı ağırlık, besleme, kuzulama zamanı, yıl ve doğum tipi gibi etmenlere bağlı olarak değişir. Genelde dişi oğlaklar, ergin yaş ağırlığının yüzde 40-60’ ını kazandıkları zaman ergenliğe ulaşırlar. Ay olarak ortalama ergenlik yaşı 5-7 ay dolaylarındadır.
4.2. Çiftleşme Mevsiminde Eşeysel Etkinlik
Keçilerde koyunlar gibi genellikle mevsime bağlı kızgınlık gösteren poliöstrik hayvanlardır. Keçi ırklarının çoğunluğunda çiftleme mevsimi sonbahardır.
4.3. Kızgınlık
Keçilerde çiftleşme mevsiminin en önemli göstergesi, belli fizyolojik ve psikolojik belirtiler göstererek tekeyi kabul etmesi durumudur. Keçilerde başlıca kızgınlık belirtesi vulva genişlemesi, vagina iç zarının kabarması ve kızarması, kanlı bir görünüm alması, vaginadan hafif bir akıntı gelmesi, meleme, teke arama ve tekeden kaçmama, diğer keçilerin üzerine atlama, sık sık işeme şeklindedir. Keçilerin daha tipik kızgınlık belirtisi sürekli kuyruk hareketidir. Ancak en somut kızgınlık tekenin kedisine binişine ve aşım davranışı yapmasına izin vermesidir. Keçilerde kızgınlık belirtisi koyunlardan daha belirgindir.
Keçilerde aşım mevsimi süresince gözlenen çok uzun döngüler de vardır. Bunlar dışarıdan gözlenemeyen ve çoğunlukla teklerin ayırt edemediği bir ya da daha çok kızgınlık içerirler. Buna sakin kızgınlık denir. Sakin kızgınlık, kızgınlık belirtilerinin gözlenemediği, ancak yumurtlamanın var olduğu fizyolojik ve histolojik bir döngü olayıdır. Sakin kızgınlık olayında, kızgınlık belirtilerini oluşturan östrogen hormonu yeterli düzeyde üretilmemektedir.
4.4. Kızgınlık süresi
Keçilerde kızgınlık süresi ortalama 24-48 saattir. Kızgınlık süresi, ırk, yaş, çiftleşme mevsimi dönemleri (baş, orta ve son) ve tekenin uyarıcı etkisine göre ayrım gösterir. Keçilerde yumurtlama, kızgınlık süresinin sonuna doğru şekillenir. Başka bir ifade ile kızgınlığın oluşumundan 30-36 saat sonra olur.
4.5. Kızgınlık döngüsü
Keçilerde kızgınlık belli zaman aralıklarıyla yinelenir (tekrarlanılır). Bu zaman sürecine kızgınlık döngüsü denir. Keçilerde kızgınlık döngüsü uzunluğu 18-22 gün arasındadır, ortalama 21 gün olarak kabul edilir. Kızgınlık döngüsü uzunluğu yaş, ırk, çiftleşme mevsimi dönemi, besleme gibi etmenlere bağlılık olarak değişir.
4.6 Çiftleşme
Keçilerde en yüksek düzeyde gebelik sağlamak için kızgınlık süresinin sonuna yapılan çiftleşme yaptırılmalıdır
Keçilerde yumurtlama, kızgınlığın ikinci yarısında kızgınlığın bitimine yakın zamanda ya da kızgınlık başlangıcından 30-36 saat sonra olur.
Yumurtanın yaşam süresi 12-14 saattir.
Spermatozoitlerin fertil ömrü 24-48 saattir.
Bununla birlikte uygulamada kızgınlığın başlangıç zamanının sürü düzeyinde saptamak olası değildir. Bu nedenle elde aşım ya da yapay tohumlamanın uygulandığı durumlarda kızgınlıkları belirlenen koyunlar çiftleştirilir. Serbest aşımın ya da sınıf aşımının uygulandığı sürüler ise aşım eylemi kendiliğinden olur. Bu nedenle, işin gereği aşımın denetimi yapılamaz.
Özellikle elde aşımın uygulandığı deneme sürülerinde gebelik oranını en yüksek düzeyde sağlamak için şunlar yapılmalıdır;
Teke katımında 3-4 hafta önce başlayarak aşım süresinde enerji düzeyi yüksek bir besleme (Flushing) uygulanmalıdır.
Süt tipi keçilerde laktasyonun son aylarında kızgınlık göstererek tekeye gelebilir. Aşım sırasında sürüdeki keçilerin kuruya çıkartılması sağlanmalıdır. Sağmal keçilerde kızgınlık etkinliği açısından sürü düzeyinde geniş bir varyasyon vardır. Bu varyasyon kalıtsal ve çevresel kaynaklı olabilir. Ancak bu durum kızgınlığı çok yaymakta ve buna bağlı olarak oğlaklama uzun bir süreyi kapsamaktadır.
Teke katımına geçişe keçiler arasına uyarıcı tekeler salınmalıdır. Tekelerin varlığı, kızgınlığın uygun zamanda başlamasını ve toplulaştırılmasını sağlayabilir. Uyarıcı teke, keçiler arasına aşım mevsiminden 1-2 hafta önce bırakılır.
Katım sırasında kızgınlığı saptamak için keçiler, arasına yeterince arama tekesi bırakılmalıdır. Bu sayı, bir arama tekesine 10-15 keçi düşecek miktarda olabilir. Arama tekelerinin aşım isteği yeterli olmalıdır. Arama sabah ve akşam yapılmalıdır.
Tekeden kaynaklanacak kısırlık oranını en aza indirebilmek için birim tekeye düşecek dişi sayısını azaltmak gerekir. Ergin bir teke günde 10-15 dakika aralıklarla olmak üzere 5-6 aşım yapabilir. Genç tekeye 30-40 keçi, ergin tekeye 50-70 keçi hesaplanabilir.
Teke katımı, genellikle yaz ortası ile sonbahar başlarında olduğundan ısının olumsuz etkisinden kaçınmak için, katım sabah ve akşam serinliğinde yapılmalıdır. Ayrıca otlama da kesinlikle serinlikte olmalıdır.
Elde fazla sayıda teke var ise çift aşım yapılabilir.
Genel olarak bir yıl kısır kalan keçiler ikinci yıl aşımda kullanılmamalıdır. 4.7. Gebelik
Keçilerde gebelik süresi, ırka, yaşa, doğacak yavrunun doğum tipi, cinsiyetine ve mevsime göre değişir. Ortalama 144-157 gündür.
Aşımdan sonra keçilerin gebe kalıp kalmadığı 18-22 gün sonra aralarına konan tekeyi kabul ya da red etmesiyle anlaşılır. Gebe keçi sakinleşir, tekeden kaçar ve yem yeme isteği artar.
4.8. Oğlaklama
Keçilerde oğlaklama, hazırlık aşaması (2-6 saat), yavrunun dışarıya çıkartılması (0.5-2 saat) ve plasantanın atılması (0.5-8 saat) olmak üzere üç aşamada gerçekleşir.
Keçilerde doğumun yaklaşması meme gelişimi hızlanır ve vulva dudakları ödemli bir görünüm kazanır. Memelerden süt sızmaya başlar. Uterus kontraksiyonları kendini gösterir. Bu etkiyle serviks uteri açılır ve doğum kanalı dölüt kesesinin gelmesi ile genişler. Daha sonra kesenin patlamasıyla içindeki sıvı doğum kanalına ya da yoluna akar, kaygan bir duruma getirir. Doğum ya da oğlaklama hızlı olur. Ancak 30-40 dakika sürer. Çoğuz doğumlarda ilk doğan oğlak ile sonraki arasında 30 dakika ara vardır. Oğlakların yüzde 70’i önden geliş, yüzde 30’u ise arka geliş durumunda doğarlar.
Oğlaklama sırasında yada hemen sonra göbek kordonu kopar. Plasenta oğlaklamadan 1-2 saat sonra kendiliğinden düşer ve involusyonu genellikle 1 ay sürer.
4.9. Laktasyon
Keçinin meme bezleri iki lobdan oluşur. Her meme lobu bir meme başına ve kanalına sahiptir.
Keçilerde meme bezlerinin gelişimi, laktasyonun başlaması, devamlılığı, ve sütün indirilmesi bir dizi hormonal etkiler ve sinirsel uyarılar sonunda gerçekleşir.
Keçilerde oğlaklamadan sonra ilk altı haftalık süre içinde pike ulaşır. Daha sonra öyavaşlama olur ve laktasyonun sonunda hızlı bir azalma olur. Koyunlarda ortalama laktasyon süresi 5-6 aydır. Bununla birlikte bu süre, kimi sütçü keçi ırklarında 8-9 aya çıkabilir.
5. Döl Verimi
Keçilerde döl verimi açısından önemli olan konu, genelde teke altı keçiye ya da doğuran keçi başına elde oğlak sayısı ile bir keçiden damızlık sürecinde elde edilecek oğlak sayısıdır. Bununla birlikte döl verimi sırasıyla dişinin birim süreç içinde ürettiği yumurta sayısına, gebelik oranına ve embriyo ölümlerine bağlıdır.

Keçilerde başlıca döl verimi ölçüleri ve bu ölçülere özgü ortalama değerler aşağıda verilmiştir. Üremede, temel amaç oğlak verimi olduğundan anılan ölçütler, doğrudan ölçütler olarak ele alınmış bulunmaktadır.
Yumurtlama Sonuçlarına Göre Döl Verim Ölçütleri
Yumurtlama sayısı ( =Ovulation rate )
Yumurtlama sırasında bir dişiden üretilen yumurta sayısına eşdeğerdir. Çoğunlukta laporoskopi tekniğiyle saptanan bu ölçüt kızgınlığın 7. gününde yumurtalıklardaki korpus luteumların sayılmasıyla bulunur.
Yumurtalık Etkinliği ( = Ovarion Activity)
Dişinin birim süreç içinde yumurta üretme düzeyini belirler, yumurtlama sayısı ve kızgınlık etkinliği süresine göre değişir.
Aşım ve Oğlaklama Sonuçlarına Göre Döl Verimi Ölçütleri
Gebelik oranı ( % ) = Gebe Keçi / Teke altı keçi
Bu ölçüt, çiftleştirme zamanı, sayısı ve yöntemleriyle bağlantılıdır.
Gebelik oranı ( % ) olarak saptanan ortalama değerler, bir çiftleştirme dönemi için doğal aşımda % 90-95, taze sperma ile yapay tohumlamada % 70-75’dir.
Kısırlık oranı ( % ) = Kısır keçi / teke altı keçi
Doğal aşımda, % 5-8 kısırlık oranı normal kabul edilebilir.
Oğlaklama oranı ( % ) ( Fertiliy ) = Doğuran keçi / teke altı keçi,
İkizlik oranı ( % ) = İkiz doğuran koyun / doğuran koyun,
Teke altı keçi başına oğlak sayısı ( fecundity ) = Doğan oğlak / teke altı keçi
Doğuran keçi başına oğlak sayısı ( Litter size ) = Doğan oğlak / Doğuran keçi,
Büyütme sonuçlarına göre Döl Verimi Ölçütleri
Yaşatma gücü oranı ( % ) = Sütten kesilen ya da 3. Aylıktaki oğlak / Doğan oğlak,
Teke altı keçi başına sütten kesilen ya da satılan oğlak = Sütten kesilen ya da satılan oğlak / Teke altı keçi,
Doğuran keçi başına sütten kesilen ya da satılan oğlak = Sütten kesilen ya da satılan oğlak / Doğuran keçi,
Sürü tamamlama derecesi = Her bir keçinin yaşamı boyunca doğurduğu ve aşım çağına ulaşmış oğlak u sayısı,
Toplam üretkenlik ( Total productivity ) = Laktasyonun 100, günüde koça verilen 100 koyundan üretilen toplam kuzu ağırlığı ( kğ ),
Karkas üretkenliği ( Carcass productivity ) = Koça verilen 100 koyundan elde edilen toplam karkas ağırlığı (kg)
Biyolojik verimlilik = Bir üretim yılında birim keçiden elde edilen oğlak verimi.
Büyütme sonuçlarına göre verilen döl verimi ölçütleri üzerine ırk, bakım – besleme gibi etmenler etkilidir.
6. Tekelerde Üreme
6.1. Eşeysel olgunluk ve Damızlık Çağı
Erkek oğlaklar eşeysel olgunluk, dölleme yapacak nitelikte sperma üretimi yapmaları ve cinsel istek (libido) göstermeleri durumudur. Eşeysel olgunluk yaşı, testis gelişmesi ve testestron üretimine bağlıdır.
Erkek oğlaklar eşeysel olgunluk, yaştan daha çok vücut ağırlığına bağlıdır. Bu olgunluk ergin yaş ağırlığının yüzde 40-60’ına ulaştığı zaman başlar. Eşeysel olgunluğu etkileyen diğer önemli etken ırktır. Erken gelişen keçi ırkları geç gelişenlere oranla daha önce eşeysel olgunluğu kavuşabilirler. Melez erkek oğlaklar ana–babalarına oranla daha erken olgunlaşırlar.
Erkek oğlakların ilk damızlıkta kullanılması, eşeysel olgunlukta olduğu üzere yaştan daha çok canlı ağırlıkla ilgilidir. Genç erkekler, ırklara örgü canlı ağırlığın yüzde 70–75’ ine ulaştıkları an damızlıkta kullanılabilirler. Yaş olarak bir ölçü verilecekse, ilk damızlıkta kullanılma yaşı, erken gelişen ırklar için 7-8 ay, geç gelişenler için 17-18 aydır.
6.2. Çiftleşme Mevsimi
Tekerlin çiftleşme mevsimi ya da eşeysel dönemi, keçiler gibi mevsime bağlı değildir. Bununla birlikte sperma üretimi ve özellikleri mevsimsel ayrım gösterir. Genel olarak tekler eşeysel etkinliği sonbaharda en yüksektir. Sperma verimi ve özellikleri sonbaharda en iyi performans gösterir. Bu özelliklerin düzeyi ilkbahar ve yazın azalır, salt mevsime bağlı olarak değil, gün uzunluğuna da bağlıdır
6.7. Sperma Verimi ve Özellikleri
Tekelerde sperma verimi ve niteliği üzerine mevsimin, yaşın, ırkın ve bireysel ayrımın etkisi vardır. Teke katımı sırasında sperma verimi en yüksek düzeydedir ve 0.5-1.5 ml arasındadır.

Çizelge 2. Teke ve Keçilerin Başlıca Üreme Özellikleri
Özellik Erkek Dişi
Pubertas çağı (ay) 4-6 5-7
Damızlık yaşı (erken gelişen ırklar) (ay) 7-8 8-9
Damızlık yaşı (geç gelişen ırklar) (ay) 17-18 15-18
Eşeysel etkinlik Her Mevsim Genellikle Sonbahar
Sperma verimi 0.5-1.5
Östrus süresi (saat) - 30-36
Östrus siklusu (gün) - 17-21
En uygun çiftleştirme zamanı - Östrus başlangıcından 24-36 saat sonra
Kızgınlık süresi (saat) - 22
Gebelik süresi (gün) - 150-154
(Kaymakçı ve Aşkın, 1997).

KOYUN VE KEÇİLERDE BESLEME İLE İLGİLİ HASTALIKLAR
Ağız Sütü Eksikliği:
Yavruların ağız sütü içememeleri, az içmeleri veya ağız sütünün içerik olarak yetersiz olması sonucunda ölmeleri ile ortaya çıkan bir problemdir.
Ağız sütünün ( Kolostrum) yavrular tarafından alındığının bilinmesi, bu yönde gözlenmesi, gerekirse elden içirilmesi gerekir. Doğumdan önce (yaklaşık 1 ay önce) annelerin aşılanması yavruların korunmasını sağlar. Yine de doğumdan sonra yavrulara hazır antiserum enjeksiyonu yapılması da koruyucu hekimlik yönünden faydalı olur.
Beyaz Kas Hastalığı:
Yavrularda kasların bozulması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Yavrular zayıf, topal ve kambur olurlar. Kalp kası da etkilendiği için çoğunlukla ölümle sonuçlanır.
Selenyum ve E vitamini eksikliği sonucunda ortaya çıktığı için, bu kombinasyonu içeren enjeksiyonların yapılması, annelerin yemlerine E vitamini ve Selenyum katılması gerekir.
Beslemeyle İlgili İshaller:
Genellikle öksüz yavrularda görülür. Bol sıvı ile birlikte ishal kesici, ishalden kaybedilenlerin yerine getirilmesini sağlayıcı tozlar içirilmelidir.
Ayrıca; kötü kaliteli yemler, yem değişiklikleri, zehirli otlar, mikroplu sular ishale sebep olabilir.
Raşitizma:
Yavrularda, fosfor ve D vitamini eksikliği sonucunda, özellikle uzun kemiklerin bükülmesi ile ortaya çıkan bir hastalıktır.
Kalsiyum ve fosfor oranının dengesizliği veya emilim bozuklukları da raşitizmaya sebep olur. Yemin dengelenmesi ve D vitamini enjeksiyonlarıyla erken dönemde çözüm sağlanabilir. Gebelik Toksemisi:
Çok yavru doğuran ırklarda söz konusu olan, annenin enerjisinin birden fazla yavruya yetmediği durumlarda ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hastalık birden fazla yavru taşıyan gebe koyun ve keçilerde ortaya çıktığı için, çoğunlukla hem anneyi, hem de yavruları kaybederiz. Gebeliğin son ayında annelere yüksek enerjili yem veya enerji ön maddeleri içeren yem katkıları verilerek önlenir. Bazen anneyi kurtarmak için, ilaçla yavru attırılması da çare olabilir. Önerilen her zaman koruyucu yardımlardır.
Süt Humması ( Doğum Felci, Kalsiyum Eksikliği):
Daha çok yaşlı annelerde, titreme ve yatıp kalkamama şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Doğumdan önce veya sonra görülebilir. Kalsiyum eksikliği, kalsiyum emilimini bozan etmenler hastalık sebebidir. Yaşlı annelerde kalsiyum emilimi ve kullanımı bozulduğundan daha sıklıkla görülür.
Önlem için; kalsiyum ve fosfor dengesine dikkat edilmelidir. D vitamini enjeksiyonu yararlı olur. Hastalık meydana geldiğinde kalsiyum enjeksiyonları ile tedavisi mümkündür.
Çayır Tetanisi ( Magnezyum Eksikliği, Süt Tetanisi):
Annelerin otladığı çayırlardaki otların Magnezyum ’dan yoksun olması, yeni büyümekte olan taze otların magnezyum içeriğinin çok düşük olması bu hastalığa sebep olur.
Özellikle ilkbaharda hızla büyüyen otlar magnezyumdan fakir olurlar. Ayrıca magnezyumun emilimini engelleyen birçok faktör de bu hastalığa yol açabilir. Hayvan yatar ve titrer. Magnezyum içeren yem katkıları önleyici olarak kullanılır. Magnezyum içeren yalama taşları, yalama kovaları yararlı olur. Tedavisi vardır. Damar içi magnezyum verilmesi hızla iyileşmeyi sağlar.
Guatr:
İyot eksikliği veya emiliminin engellenmesi kuzu ve oğlaklarda guatr hastalığına yol açar. Lahana, karnabahar yapraklarının yedirilmesi ile ortaya çıkan yavrularda çene altında şişlik veya ölü doğum ile sonuçlanan bir hastalıktır. Çoğunlukla tüysüz, ölü yavru doğar. Guatr’a sebep olan lahana, karnabahar yapraklarının verilmemesi önleyici olarak yeterlidir. Yemlere iyot katılması, iyot içeren yalama kovaları yararlıdır.
Ketosis:
Sağılmakta olan annelerde enerji eksikliği sebebiyle, iştahsızlık ve sinirsel belirtiler ile ortaya çıkan bir hastalıktır.
Anneler yavrularına yeterince laktoz ( süt şekeri) verebilmek için sütteki laktoz seviyelerinden taviz vermezler. Ancak; enerjileri yetmediğinde zayıflama ve yağların erimesi sonucu keton cisimcikleri oluşur. Keton cisimciklerinin aşırı miktarda artması ve kana karışması ile ketosis hastalığı oluşur. Önleyici olarak enerji ön maddeleri yani, enerjiye dönüşen maddeler yeme katılır. Hastalık oluştuğu zaman ise tedavisi mümkündür. Gebeliğin sonuna doğru kademeli olarak, taneli yemlerin arttırılması hastalığın oluşmasını önler.
Asidoz:
İşkembede sindirimi bakteriler gerçekleştirir. Bakterilerin bir kısmı nişastalı yemleri sindirerek laktik asit oluştururlar. Diğerleri ise bu oluşan asitleri vücuda yararlı hale getirirler. Bakterilerin dengesinin bozulması sonucu ise asitleri alıp, kullanarak işe yarar hale getiren bakteriler ölür. Asit kullanılamaz. Buna sebep olan aşırı taneli yemler, ince öğütülmüş nişasta kaynakları ve buna karşılık otların ( selüloz kaynaklarının) az olmasıdır. Asidoz sonunda, iştahsızlıktan ölüme kadar varan problemler meydana gelir. Koyun veya keçilere ekmek verilmesi, alışık olmadıkları şekilde meyve artıkları ya da patates verilmesi, ani yem değişiklikleri hastalık sebebidir. Bunları önlemek ise başlıca önlemdir. Yemlerin ince öğütülmüş olmasından kaçınmak gerekir. Yemlerde ani değişiklikler kesinlikle tavsiye edilmez.
Hastalık iştahsızlık, ishal, yatma veya şok ile kendini gösterebilir. Erken müdahalede tedavisi mümkündür.
Ayrıca; koruyucu olarak barınaklara serbest ulaşımlı yemek sodası konulması büyük ölçüde yarar sağlar. Mermer tozu ve magnezyum oksit’in yemlere katılması asidi engelleyici etki yapacağından yararlı olur. Önlem için ilk yapılacak iş hayvanların önünden yemleri kaldırmaktır.
Şişme ( Karın Şişmesi):
Genellikle baklagil otlarının yeşil ve taze olarak yenmesiyle ortaya çıkar. İşkembede gaz toplanır. Acilen müdahale edilmezse hayvan solunum durmasından ölebilir. Köpük giderici, şişlik durumları için hazırlanmış ilaçların bulundurulması ve derhal içirilmesi en uygun yöntemdir. Müdahalede geç kalmamak için bu ilaçların hazırda bulundurulması, gür olarak çıkmış taze otların bulunduğu yerlerde otlatmama koruyucu önlemlerin başında gelir.
İdrar Taşları ( Böbrek Taşları, İdrar Kesesi Taşları ) :
Erkeklerde idrar yolunu tıkayan taşlar çok tehlikelidir. İdrar kanalı bir (S) şeklinde kıvrım yapar. Genellikle kıvrım bölümünde tıkanmalar idrar kesesi yırtılmasına varacak boyutta büyük problem yaratabilir. Kıvrımdan geçebilen küçük taşlar penis ucuna kadar ilerleyip, çav derisindeki tüylerde birikebilirler.
Taş oluşumuna, yüksek oranda fosfor içeren yemler neden olur. Kalsiyum eksikliği ve fosfat fazlalığı ile birlikte oluşan kalsiyum fosfat veya magnezyum amonyum fosfat taşları, kum veya taş şeklinde görülürler. A vitamini eksikliği de taş oluşumuna yardımcı olur. Su alımındaki eksiklikler, taş oluşumuna sebep olan etkendir. Taneli yemlerin yem formülünde fazla yer tutması da taş oluşumunu arttırır.
Taşların tedavisi genellikle cerrahidir. Önlemek için; A vitamini ve tuzun yemlere katılması, rasyondaki kalsiyum ve fosfor oranının doğru olması gerekir. Yemlere amonyum klorür katılması da önleyici rol oynar. Yeterince bol ve temiz su sağlanması şarttır.
Posthitis:
Erkeklerde çav derisinin yangısıdır. Yüksek proteinli yem yiyen erkeklerin, özellikle yemlerde yoncanın çok olması sonucunda, çav derisi tahriş olur. Tahriş olmuş deriye mikropların yerleşmesi ( Corynebacterium renale) sonucunda yangı başlar. Çav derisi şiş, ağrılı hale gelir. Hatta yara olur. Erkekler aşım yapamaz. İştahsızlık baş gösterir. İleri durumlarda penisi dışarı çıkaramazlar. Deri ucundaki tüylerin kırpılması, temizlenmesi ve merhem sürülmesi ile tedavi edilebilir. Koruma amacıyla derhal proteini düşük rasyona geçmek, özellikle yonca veriliyorsa, yoncadan vazgeçmek yerinde olur.
Laminitis ( Arpalama, Hamurlama Sonucu Topallık):
Asidoz veya sürekli asidoz ( kronik asidoz) sonucu ortaya çıkan topallık sorunudur. Laminitis (Topallık) asidozu takip ederek oluşan bir hastalık olduğu gibi meme yangısı ( mastitis), rahim iltihabı ( metritis) gibi hastalıklar ile, doğumu takip eden günlerde de meydana gelebilir.
Topallık ile birlikte tırnakların aşırı uzaması, tırnağın canlı kısma birleştiği yerde yangı, kızarıklık, ileri vakalarda tırnak üzerinde yuvarlak, yüzük şeklinde çizgilerle kendini gösteren bir hastalıktır. İlk oluştuğunda tedavisi mümkündür ve başarılı olur. Tedavide gecikme olursa hayvan dizlerinin üstünde yürümeye çalışır. Çünkü ön ayaklar daha çok hasar görür. Listeriosis:
Yavru atmaya sebep olan, sinirsel belirtilerle ortaya çıkan, insanlara da bulaşabilen bir hastalıktır. Asıl sebebi Listeria denen mikroorganizmadır. Özellikle, bozuk silaj yedirilen sürülerde dikkati çeken bir problemdir. Dudakların titremesi, iştahsızlık, yutma zorluğu, sallantılı yürüyüş ile kendini gösteren hastalık genellikle ölümle sonuçlanır. Hastalık erken safhada yakalanırsa antibiyotikle tedavi şansı olabilir. Başka hastalıklarla karışabilir. Teşhis için laboratuvar tahlili şarttır. Tedavi girişimleri çoğunlukla başarılı olmaz. Hastalıktan şüphelenildiği zaman ilk iş olarak silajı hayvanların önlerinden kaldırmak gerekir. Bozuk silajdan kaçınmak şarttır.
Polioencephalomalacia (Serebrokortikal nekroz = Eğrelti otu zehirlenmesi)
Eğrelti otu koyun ve keçilerin yediği bir ot değildir. Ancak; başka yiyecek bir şey bulamadıklarında ve aç kaldıklarında yerler. Eğrelti otunun içerisindeki bir enzim Thiaminin (B1 vitamini) kullanımını engeller. B1 vitamini sinirleri koruyan vitamin olduğundan eksikliği sinirsel belirtilere sebep olur. Nadir görülen, başka hastalıklarla karışan bir durumdur. B1 vitamini enjeksiyonları ile tedavi sağlanır.
Enterotoksemi (Çelerme):
Bu hastalığa karşı aşılanmamış koyun ve keçilerin ani ölümüyle sonuçlanan bir problemdir. Asıl sebebi Klostridyum perfringens adı verilen mikroorganizmadır. Fakat; besleme ile yakından ilgilidir. Hastalık kırağılı ot yiyen, anızda otlayan, ani yem değişikliği yapılan sürülerde ölümle sonuçlandığı için bir besleme hastalığı gibi algılanır. Halbuki aşılı hayvanlar için problem söz konusu değildir. Tedavisi yoktur. Tedavi şansı olmadan hayvanlar ölür. Tek çare aşılamadır. Ve Diğerleri…
Yavru Atmaya Sebep Olan Hastalıklar:
Leptospiroz
Clamidiosis
Camphylobacteriosis
Coxiellosis
Bruselloz
Listeriosis
Yavru atmaya sebep olan bakteriyel ve viral hastalıklar klinik olarak birbirine karışır. Mutlaka laboratuvar tahlili istenmelidir. Adı geçen hastalıklar aynı zamanda zoonozdur ( İnsanlara bulaşabilir).
Leptospiroz, kan işeme ve sarılıkla kendini gösterir. Antibiyotikle tedavisi mümkündür. Ancak; antibiyotikle belirtiler tedavi edilir. Hasta hayvan idrarıyla mikrobu yaymayı sürdürür. Aşılama yapılmalıdır.
Brucella melitensis mikroorganizmasının oluşturduğu Brusellosis ( Bruselloz), için göze uygulanan REV 1 aşısı vardır. 3 ayın üzerindeki her yaşta koyun ve keçilere göze damlatılarak uygulanır. Tek doz yeterlidir.
Pasteurellosis:
Sık soluma ve öksürük ile kendini gösteren solunum yolu enfeksiyonudur. Antibiyotiklerle tedavisi mümkün olsa da nüksetme ihtimali vardır. Aşılama en etkili yöntemdir.
Mikrobu taşıyan yavrular emme esnasında annelerinin memesine etkini bulaştırabilirler. Bu durumda annelerde “Pasteurella Mastitisi” görülür.
Tetanoz:
Kırkım esnasında tetanoz mikrobu bulaşmasıyla ortaya çıkan, kasılmalarla kendini gösteren bir hastalıktır.
Aşısı vardır.
Kırkım esnasında oluşan kesik ve sıyrıkların oksijenli su ile temizlenmesi koruma bakımından en önemli yöntemdir.
Ayak Çürüğü ( Piyeten):
Tırnakları çürüten, sürüde hızla yayılan, topallığa sebep olan hastalıktır. Önleyici olarak “Kuru ve Temiz” barınaklar, tırnakların uygun şekilde kesilmesi, ayak banyoları önerilir. Uğraştırıcı, hatta yılgınlık yaratıcı bir hastalıktır. Antibiyotiklerle tedavi etme girişimleri her zaman başarılı olmayabilir. Temiz ve kuru barınakların önemine kesinlikle inanmak şarttır. Aşılama denenebilir.
Tüylüce:
İki tırnak arası bölgede oluşan yangıdır. Anızda otlayan hayvanlarda tırnak arası bölgesinin zedelenmesi veya çakıl batması gibi durumlarda ortaya çıkar. Anatomik olarak o bölgede bir boşluk vardır. Yangı boşluğa yayılır. Tedavisi mümkündür.
Kazeöz, Lenfadenitis, Koyun Pseudotüberkülozu, Çıban, Cırtlak:
Lenf yumrularının apseli yangısıdır. Apse kalın bir kapsula içerisinde olup, irin miktarı çok azdır. Dolayısıyla açılıp irinin boşaltılması çare değildir. Ayrıca apsenin açılıp akıtılması yemlik kenarlarına etkenin bulaşmasını ve hastalığın yayılmasını hızlandırır. Apselerin açılması ile tedavi girişimleri tavsiye edilmez.
İlk iş olarak hastalar sağlamlardan ayrılmalıdır.
Aşılama uygun bir koruyucu yöntemdir.
Aşılamanın en az dört yıl sürdürülmesi gerekir. Aşı apseleri yok etmez.
Ektima:
Dudak kenarlarında yara ile ortaya çıkan viral bir hastalıktır. Çok bulaşıcıdır. Yem yemeyi engellediği için açlık sebebiyle ölüm meydana gelebilir. Aşılama tek çaredir.
Çiçek Hastalığı:
Göz kapaklarında şişme, burun akıntısı, vücudun tüysüz bölgelerinde kabartılar ile ortaya çıkan viral bir hastalıktır. Ölümcül olabilir. Derhal hastalar sağlamlardan ayrılmalıdır. Aşılama dışında çaresi yoktur.
Şap Hastalığı:
Bulaşıcı, viral etkenli bir hastalıktır. Ağız, ayak ve memelerde yaralarla ortaya çıkar. Aşılama yapmak gerekir.
PPR ( Küçük Ruminantların Vebası), ( Küçük Geviş Getirenlerin Vebası):
Viral etkenli öldürücü bir hastalıktır. Aşısı vardır. Tarım Bakanlığının denetiminde aşılama yapılması için ihbar etmek gerekir.
Kuduz:
Bazı bölgelerimizde görülen, virus etkenli, insanlara bulaşabilen, çok tehlikeli bir hastalıktır. Problemli bölgelerde sistemli ve sürekli aşılama yapılmalıdır.


Keçi Ciğer Ağrısı:
Öksürük, sık soluma, burun akıntısı, yüksek ateş ile kendini gösteren, öldürücü bir hastalıktır. Antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Aşısı vardır. Bazen keçiler belirti göstermeksizin ölebilirler.
Enfeksiyöz Nekrotik Hepatit ( Kara Hastalık, Kara Bohça):
Klostridyumlar ve karaciğer kelebeklerinin birlikte oluşturduğu öldürücü karaciğer yangısıdır. Aşılama ve kelebek mücadelesi yapılmalıdır.
Agalaksi ( Süt Kesen):
Meme yangısı oluşturan, ölüme sebep olabilecek bir hastalıktır. Tedavi denenebilir. Ancak; çare aşılamadır.
Mastitis:
Agalaksi dışında da çeşitli mikropların sebep olduğu meme yangıları görülebilir. Antibiyotiklerle tedavisi mümkündür.
Aşısı olan mikroorganizmalara karşı aşı yapılması koruyucu önlem olarak uygundur. Otovaksin yapılabilir. Temizlik ve dezenfeksiyona dikkat edilmelidir.
Septisemi: Yeni doğan yavruların ani ölümlere sebep olan bir hastalıktır. Doğuma 1 ay kala annelerin aşılanması, doğumu takiben antiserum uygulanması ile olumlu sonuçlar alınır. Ağız sütünün emildiğinden iyice emin olunmalıdır.
İshale Sebep Olan Enfeksiyonlar:
Coccidiosis ( Koksidiyoz, Kanlı ishal)
Kanlı ishal ile kendini gösteren bu hastalıkta önemli konu, dikkatli bir biçimde dışkıları gözlemektir. Hızlı seyredip, kısa sürede büyük hasarlar yaratabilecek olan bu hastalığın tedavisi mümkündür. Özellikle suyla verilen ilaçlar kullanılarak tedavi edilebilir.
Cryptosporidiosis:
İshal sebebi olan bir enfeksiyondur. Tedavi için önerilen ilaçlar vardır. Aşısı yoktur. En uygun korunma yöntemi “Temiz ve Kuru” ilkesine her yerde uymaktır. Kirli ve nemli ortamlar hastalığın yayılmasını hızlandırır.
Salmonellosis:
Kuzularda ishale sebep olabilir. Öldürücü bir hastalıktır. Genellikle nakliye, kalabalık, yem değişikliği, kötü barınak gibi stres faktörlerinin ardından ortaya çıkar. Şiddetli ve kanlı ishal söz konusudur. Ikıntı ve sancı görülür. Bir haftalıktan büyük yavrularda daha çok rastlanır. Diğer ishallerle karışır. Kesin teşhis laboratuvar tahliliyle konulur. Antibiyotiklerle tedavisi mümkündür. Sıvı tedavisi ve yardımcı tedavilerle desteklenir, ayrıca erken müdahale edilirse tedavi şansı vardır. Kuzular aşırı su kaybından ölebilirler. Mikrop dışkı ile saçıldığı için çok tehlikeli bir hastalık olarak kabul edilir. “Kuru ve Temiz” ilkesi bu hastalık için de tamamen geçerlidir.
İç ve Dış Parazitler:
Kıl kurtları, şeritler ve karaciğer kelebeklerini iç parazitler olarak sayabiliriz. Ağızdan ilaçlar veya enjeksiyon olarak verilen ilaçlarla tedavileri mümkündür. Dış parazitler deyince bit, pire, keneleri, uyuz etkenlerini ve sinekleri sayabiliriz. Sırta dökülen ilaçlar, banyo tarzında uygulanan ilaçlar mevcut olup, iyi sonuçlar alınır. Keçilerde banyo tarzı ilaçların tüy ( kıl) yapısı sebebiyle daha yararlı olur.
Kellik ( Trichophytosis), ( Deride Mantar Enfeksiyonu) :
Deride tüy dökülmesi ile kendisini gösteren, hızla yayılabilen bir hastalıktır. Yemlere iyot katılması ve aşı yapılması ile önlenir. Lokal uygulamalar da denenebilir.
Hastaların sağlıklılardan ayrılması en akılcı yöntemdir. Bulaşmayı hızlandırıcı olabilecek alet ve malzemenin temizliği büyük önem taşır.
Mavi Dil Hastalığı:
Sineklerle bulaşan viral etkenli, öldürücü bir hastalıktır. Dil morarır. Ağız, burun ve dilde şişlikler, yaralar oluşur. Ayaklarda, tırnağın canlı doku ile birleştiği yerde kızarıklıklar, şişlikler meydana gelir. Aşılama dışında çaresi yoktur. sinek mücadelesi yapılırsa yararlı olur.
Delibaş Hastalığı ( Coenurus cerebralis):
Bu hastalık köpek dışkısının bulaştığı otları yiyen koyunlarda görülür. Bir çeşit şerit (tenya) hastalığıdır. Beyinde sulanmaya sebep olur. Beyinde pembemsi su keseleri oluşur. Hayvanlar kendi etraflarında dönerler. Kesilen hayvanların beyinleri kesinlikle imha edilmelidir. Köpekler yerse bu problem hiç bitmez.
Genel Kurallar
1- Kuru ve Temiz
2- Hastaların sağlıklılardan ayrılması
3- Laboratuvar tahlili
4- Aşıların prospektüste yazıldığı şekilde uygulanması
5- Mastitisle mücadele için kuru dönemde meme içine kuru dönem için hazırlanmış antibiyotiklerin verilmesi önerilir.
Ani zayıflama, günlük yaşamdan sapmalar, sürüden ayrı durma, sürünün gerisinde kalma, yürüyüş, dışkı, herhangi bir akıntı kesinlikle dikkate alınmalı, bu yönden gözlem yapılmalıdır.